16 Mayıs 2012 Çarşamba


Doç.Dr. Ayşe Nur TİMOR
İÜ, Edebiyat Fakültesi
Coğrafya Bölümü
BÖLGESEL COĞRAFYAYA GİRİŞ,  e-Ders
2.Hafta e-Ders Kitap Bölümü
2. HAFTA
GENEL ÖZET VE UYARI: İkinci bölümde,  bütünüyle Asya kıtasının  çevre koşullarının
özellikleri ve gösterdikleri  bölgesel farklılıklar ele alınacak, daha sonra  bölgenin  beşeri
özelliklerine yer verilecektir. Son olarak da  her biri dünyanın birçok  bölgesinden  çok daha
büyük ve birbirlerinden çok farklı özelliklere sahip olan bölgelerine geçilecektir. Dersi, aynı
hafta ya da ünitelere denk düşen Powerpoint sunularla birlikte izlemekte yarar olacaktır.2-4 ARASINDAKİ ÜNİTELERİ KAPSAYAN BÖLÜM 2’İN İÇERİĞİ (BAŞLIKLARI)
AŞAĞIDADIR:
BÖLÜM 2: ASYA
2.1.ÇEVRESEL TEMELLER
2.1.1.YÜZEY ŞEKİLLERİ
2.1.2.AKARSULAR
2.1.3.İKLİM KOŞULLARI
2.1.4.BİTKİ ÖRTÜSÜ
2.1.5.İKLİM KOŞULLARI
2.1.4.BİTKİ ÖRTÜSÜ
2.2.DEMOGRAFİK ÖZELLİKLER VE NÜFUSUN DAĞILIŞI
2.2.1.ŞEHİRLEŞME
2.2.2.ETNİK YAPI, DİLLER VE DİNLER
2.3.ASYA’NIN BÖLGELERİ
2.3.1.BAĞIMSIZ DEVLETLER TOPLULUĞU ASYASI
2.3.2.DOĞU ASYA
2.3.3.GÜNEYDOĞU ASYA
2.3.4.GÜNEY ASYA
2.3.5.DOĞU ASYA2. ASYA: KARALARIN ÜÇTE BİRİ İNSANLARIN ÜÇTE İKİSİ
Dünyadaki yedi kıtanın en büyüğü olan Asya çevresinde uzanan adalarla birlikte yaklaşık
44,936,000 km
2
bir alan kaplamaktadır  –bunun da anlamı yeryüzü karalarının üçte birinin
Asya kıtası tarafından kaplandığıdır. Buna karşılık dünya nüfusunun beşte ikisi (3.5 milyardan
fazla insan) de yine burada yaşamaktadır. Bunlar nerede yaşarlar ve nasıl beslenirler? sorusu
tüm coğrafi sorunların en ilgincidir; her ne kadar bu soruların yanıtları fiziki çevreyle açıkça
bağlantılıysa da, dağların ya da rüzgârların ya da madenlerin dağılışından da daha önemlidir.
Yeryüzünde yaşayan her beş insandan üçü Asyalıdır; doğan her altı çocuktan yaklaşık 5’i yine
burada doğar. Burası, tüm kıtalar içinde en insani olanıdır. Başka her yerden daha çok insan
burada yaşamaktadır. Bazı alanlar hemen hemen boşken, toprağın iyi olduğu yerlerde insanlar
toplanmıştır.
Hemen tamamen kuzey yarıkürede yer alan Asya kuzeyden Arktik Okyanus (Kuzey Buz
Denizi), doğudan Bering Boğazı ve Pasifik Okyanusu (Büyük Okyanus), güneyden Hint
Okyanusu ve güneybatıdan da Kızıldeniz ve Akdeniz ile çevrelenmiştir. Batıda Avrupa
kıtasıyla arasında kabul edilmiş sınır Ural Dağları, onun devamı olarak Hazar Denizi’ne kadar
Ural Nehriyle sürmekte ve Karadeniz’e kadar da sınırı Kafkas Dağları tamamlamaktadır.
Kıtanın kara kısmı güneyde Malay Yarımada’sından kuzeyde Sibirya’da Çelyuşkin Burnu’na;
en batıda kuzeybatı Türkiye’de Baba Burnu’ndan en doğuda kuzeydoğu Sibirya’da Dezhnev
(Dejnef) Burnu’na kadar uzanmaktadır. Doğu-batı doğrultusunda kıtanın en geniş yeri 8,500
km kadardır. Yeryüzünün en alçak ve en yüksek noktaları da Asya’dadır: Ölü Deniz kıyısı
deniz seviyesinden 395 m aşağıda kalırken, Everest Dağı da 8,850 m yüksekliktedir.
Anakaranın güneydoğusu bir dizi adalar ve takımadalarla çevrilidir. Bunlar arasında
Endonezya ve Filipinler (içlerinde Sumatra, Cava, Celebes, Borneo ve Yeni Gine gibi büyük
adalar da yer alır) gibi büyük ülkelerin üzerinde yer aldığı adalar başta gelir. Kuzeye doğru
Tayvan, Japon adaları ve Sahalin uzanır. Sri Lanka ve Maldivler gibi küçük ada grupları ile
Andaman ve Nicobar adaları da Hint Okyanusu’nda yer alırlar.
2.1.ÇEVRESEL TEMELLER
2.1.1.Yüzey Şekilleri
Asya, ana çizgileriyle, bazı büyük fiziksel birimlerden oluşmuştur:
(1) Değişik yükseltilerle büyük bir platolar üçgeni vardır ve kıtanın merkezini
kaplayan dev sıradağlarla bu üçgen desteklenmiştir. Hindistan’ın kuzeybatısındaki Pamir düğümü üçgenin batı ucunu şekillendirir; kuzey ucu kıtanın kuzeydoğusunda yer alır;
güneydoğu ucu da Çin’in iç kesimlerine denk düşer.
(2) İkinci platolar-yaylalar dizisi Pamir düğümünden Afganistan, İran ve Anadolu’ya
varır. Bu iki plato serisi Asya’nın kuzeybatısını güney ve doğusundan tamamen ayırır.
(3) Bir başka alçak büyük üçgen merkezi dağlık üçgenin kuzeyine doğru Asya’yı
kaplar ve Sibirya’nın büyük kısmını meydana getirir.
(4) Asya’nın doğusu bir dizi alçak alanla işgal edilmiştir; burası dağların kollarıyla
ayrılmış ve dışarıdan uzun ve komplike kıvrımlı dağ serileriyle çevrilmiştir.
(5) Asya’nın güneyinde üç büyük plato  –Arabistan, Hindistan Yarımadası ve
Hindiçini- ana merkezi üçgenden bir dizi akarsu ovasıyla  –Fırat-Dicle, İndus-GanjBrahmaputra ve İrravadi– ayrılmış olarak yer almaktadır.
Asya kıtasının iç kesimleri dağlar, platolar/yaylalar ve araya giren havzalardan oluşur. Yüksek
çekirdek kesim kıtanın bir bakıma geometrik merkezi denilebilecek merkezinin biraz
güneyine doğru yer almıştır ve Himalayalar ile bağlantılı sıradağlar ve Tibet Platosu’ndan
oluşur. Bu merkezi çekirdek bölgenin etrafında bazı büyük havzalar ve nehirlerin etrafındaki
ovalar (Fırat-Dicle, İndus-Ganj-Brahmaputra ve İrravadi gibi) ile dört büyük plato bölgesi yer
alır: Sibirya, Doğu Çin, Güney Hindistan ve Arap Yarımadası.
Asya’nın merkezi kesimi dağlarla desteklenmiş, kuzey ve güneyden geniş ovalarla
çevrilmiş bir dizi  büyük ve çok yüksek platolardan oluşur. Gerçekten de, Asya, kalbini
dağların oluşturduğu bir kıtadır. Büyük dağ sıraları Tibet yaylalarından yelpaze gibi dışarıya
açılırlar ve güneyden kuzeye ya da doğudan batıya iletişimi engellerler. Düz yerler çok
sınırlıdır ve bunların da çoğu ya çok soğuk ya da çok kurak olduklarında tarımsal faaliyete
olanak sağlamazlar. Asya, dağlık çekirdek kesimi ve dışarıya açılan sıradağlarıyla kıtalar
arasında ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Ege Denizi ile Çin Denizi arasında hiçbir yere Asya’nın
ne güneyi ne de kuzeyinden arızalı dağları geçmeksizin varılamaz. Çoğu  geçitler yükselti
bakımından 1000-2000 m’den aşağıda değildir. Kompleks dağ sıraları çeşitli kıyı alçak
alanlarını yalıtmış ve kıtayı parçalara ayırmıştır. Asya’da fiziksel bütünlük çok azdır.
Orta Asya’nın yüksek yaylaları kıta yüzeyinin beşte birden fazlasını kaplarlar. Asya’nın iç
kesimini, bir dizi yükseltileri eşit olmayan platolardan oluştuğu için bir “plato” olarak anmak
pek doğru değildir. Platolar genel seviyenin üzerinde yükselen sıradağlara sahiptirler ve bazı
yerlerde devleşen yüksek kenar sıradağları da yer almaktadır. Ama plato yüzeylerindeki
depresyonlar ender olarak alçak düzlüklerin seviyesine inerler; genelde en alçak yerlerde bile deniz seviyesinden 600-900 m yüksektedirler. Dağ sıraları, her ne kadar mutlak yükseltilere
erişmeye çalışıyorlarsa da, hâlâ oldukça alçak, platonun yükseltisinden ancak 30 cm kadar
yüksektirler. Kuzeybatı sınırlarında birkaç geniş çukur plato kütlesini tıpkı dev demiryolu
güzergâhı açar gibi kesmişlerdir. Orta Asya’nın plato bölgelerinin kıvrımlı dağların verdiği
gibi manzara çeşitliliği sunmadıkları  şu sözlerle ifade edilir: “Değişmez monotonluk  –
yerşekillerinin, iklimin, flora ve faunanın monotonluğu- muazzam mesafelerde uzanan
platoların ayırt edici özelliğidir. Binlerce kilometrelerce yolculuk yapanlar aynı geniş ve açık
vadileri, aynı çetin iklim koşullarını, aynı bitki ve hayvan türlerini, aynı tarıma uygunsuzluğu
görürler”.
Plato üçgeni bir bütün olarak alınırsa, birbirini izleyen dağ sıralarıyla çevrildiği ya da
sarıldığı görülür. Güneyde Himalaya Sıraları  güneybatı köşede Pamir Düğümü ya da Pamir
Platosunu biçimlendirerek uzanır. Kuzeybatı sınırı boyunca platonun genelde kenarlarına
yanal olarak bakan Tienşan, Altay, Sayan, Barguzin, Kuzey Muya ve Konam Dağları yer alır.
Doğu ve güneydoğu sınırları boyunca  da kuzeybatıya doğru Stanovoi Dağlarına geçişi
sağlayan Büyük Kingan Dağları uzanmaktadır. Güneydoğuda ise yapı karmaşık ve
engelleyicidir.
Orta Asya platoları birinden diğerine geçerken sönüp gitmezler ama genellikle iyice
belirginleşmiş dağ sıralarıyla birbirlerinden ayrılmışlardır. Birbirinden kesilerek ayrılmış bir
dizi alçak havzaları oluştururlar. Bu yüzden de dağların düzenini incelemede ilk sırayı ayrı
ayrı platolara vermek gerekir. Asya’nın fizyografik sistemi Pamir Platosu’nda ya da Pamir
Düğümü’nde odaklanmıştır; burası Hindistan, Çin, Tacikistan, Pakistan, Afganistan’ın
birleşme sınırında yer almış, Dünyanın Damı diye bilinen yüksek bir platodur. Pamir’de bazı
zirveler 6,100 m’nin üzerinde uzanırlar.  Bu büyük düğümden dev dağ sıraları  şu şekilde
ayrılırlar:
(a)Himalayalar, Hindistan’ın kuzeyi ve Çin’e doğru büyük bir kavis yaparlar. Batı
Çin’in yüksek yaylaları boyunca devam eden bu kıvrımlardır; Hindistan ile Myanmar
arasındaki büyük sıraları da meydana getirmişlerdir. Bu ikinci hat Andaman ve Nikobar
Adaları, Sumatra ve Cava’da ve Doğu Hint Adaları’nın dağlarında da genelde devam eder.
Everest, K2 vb. gibi 8,000 m’nin üzerindeki çok yüksek zirveler Himalayalarda yer
almıştır.
(b)Pamir’den doğu ve kuzeydoğuya uzanırken dağlar Karakurum Dağları adını alırlar.
Bunun uzantısı Kunlun Dağları (Karanlık Dağlar) olurken, bir kolu da Altın Şan’dır (Altın Dağ). Bu dağ hatları daha doğuya doğru alçalarak devam ederler ve kuzey ve güney Çin’i
birbirinden ayırırlar.
(c) Himalaya sistemi ile Karakurum-Kunlun sıradağları arasında ortalama yükseltisi
4,570 m olan Tibet Platosu uzanır. Pamir’den kuzeydoğuya uzantı Tiyenşanlar ya da Tian
Dağlarıdır (Tanrı Dağları; zirveler 6,100 m’nin üzerinde) Dış Moğolistan’a yaklaşırken
irtifa kaybederler.
(d) Daha küçük olan Trans-Alay, Alay ve Hisar grubu Türkistan’ın ovalarında son
bulur.
(e) Kuzeydoğuya doğru  Altay Dağları Moğolistan’ın içlerine doğru uzanırken irtifa
kaybeder.
(f) batıya doğru  Hindu Kuş uzanır ve İran’ın kuzeyi boyunca Elbruz Dağları olarak
devam eder. Elbruz’un devamı Hazar ve Karadeniz arasında kalan Kafkaslardır; onun da
uzantısı Türkiye’nin kuzeyindeki Kuzey Anadolu Dağlarıdır.
(g) Süleyman Dağları, güneyde Seistan-İran sıradağları ve Kirthar Tepelerini
biçimlendirecek; sonra Zagros sistemini oluşturacak şekilde ve daha sonra da Küçük
Asya’nın güneyi boyunca Toros sıraları olarak devam eder.
Yukarıda sıraladığımız dört dev plato bölgesi (Sibirya, Doğu Çin, Güney Hindistan,
Arabistan) dışında bu sıradağlar arasındaki havzalar da yaylalar-platolar olarak kabul
edilebilirler. Sayıları oldukça çok olan bu platoların en önemlileri şunlardır: (1)Tibet Platosu
hepsinin en yükseğidir ve güneyde Karakurum ile kuzeyde Kunlun arasında uzanır;
(2)Çaydam Havzası güneyde Kunlun’un ana kolu ile kuzeyde Altın Dağ arasında uzanır ve en
derinidir; (3)Tarım Havzası son derece iyi tanımlanmış bir havzadır; güneyde Kunlun ve Altın
Dağ ile kuzeyde Tiyenşan arasında uzanır; orta enlemlerin en büyük çöllerinden birisi olan
Taklamakan burada yer alır;  (4)Cungarya Havzası güneyde Tienşan ile kuzeyde Altay
arasında yer alır; (5)Gobi Platosu ve Ordos Havzası yukarıdaki üç havzanın kuzeydoğusunda
kalır; (6) İran platosu; (7)Anadolu platosu;  bu son ikisi Pamir Düğümü’nden oldukça uzakta
yer alırlar.
2.1.2.Akarsular
Asya’nın yer şekillerini bitirmeden önce  drenaja da  değinmek gerekir: Asya başlıca dört
drenaj alanına ayrılır: (1)Arktik, (2)Pasifik, (3)Hint Okyanusu ile, (4) kara içi drenaj alanları. Hemen tüm nehirler büyük, dağ sıralarını ihmal etmişlerdir ve kaynaklarının birbirinden çok
da önemli olmayan engellerle ayrıldığı merkezi platolarda yükselirler.
Arktik Okyanusa dökülenlerin –Ob, Yenisey ve Lena- merkezi komplekste yer alan dağlar
arasında kısa fakat yüksek kaynakları ve ovalarda da çok uzun yatakları bulunmaktadır.
Ağızları ve yatağın aşağı kesimleri kış ayları boyunca donmuş durumdadır; yatağın orta
kesimleri ağız kesiminde daha buzlar erimeden önce çözüldükleri için ilkbaharda geniş açık
ovalar çok büyük sellere maruz kalırlar. Pasifik Okyanusu’na dökülen nehirlerin yatakları
plato üzerinde çok daha uzundur ve okyanusa varmadan önce sık sık bir dizi havalar
arasından geçerler  –tıpkı Yangçe gibi. Başlıcaları Amur, Huang Ho, Yangçe, Si Kiyang ve
Mekong’dur. Birkaçı son derece önemli-değerli ulaşım yolları halindedir ama hepsinde
basamaklar bulunur.
Hint Okyanusu’na dökülen büyük nehirler dağların ilk basamaklarına kadar yükselirler;
hepsi karlarla beslenmişlerdir ve yazın sellere, su baskınlarına yol açarlar. Tüm kurak
bölgelerde sulama için en önemli kaynak bu nehirlerdir. Bunlar arasında da Salween,
İrrawaddy, Brahmaputra, Ganj, İndus, Dicle ve Fırat başta gelirler.
2.1.3.İklim Koşulları
Asya’da iklim koşullarını  belirlemede  kontrol gücüne sahip iki özellik bulunmaktadır:
Birincisi  büyüklüğüdür; ikincisi de büyük merkezi yüksek plato çekirdek alanı ile bunları
destekleyen büyük dağ sıralarıdır.
Asya’nın merkezi kesimi en yakın deniz kıyısından 2.400 km uzaklıktadır; bu da ekstrem
kıtasallık koşullarını tek başına açıklamakta ve herhangi bir durumda yaz ve kış koşullarında
büyük farklılıklar doğurabilmektedir.  Asya’nın merkezi platoları okyanus etkisinin iç
kesimlere geçmesini engelleyen sıradağlarla çevrelenmiştir; platolar ve sıradağların,
Anadolu’dan başlayarak kıtanın en kuzeydoğusuna kadar hiç ara vermeksizin daha da çok
tekrarlaması atmosferin alt tabakalarında pratikte geçilmesi olanaksız bir duvar yaratır. Sonuç
olarak, kışlar iç kesimlerde bu merkezi engelin kuzeyindeki ovalarda aşırı derecede soğuk
geçerken, dünyanın “soğuk kutbu” (en soğuk yeri) Sibirya’nın kuzeydoğusunda uzanır.
Bunun tersine, Hindistan ovaları Arktik etkilere tamamen kapalıdır ve yazları dünyada
kaydedilen en yüksek sıcaklıklardan bazıları kuzey Hindistan’da meydana gelir. Bu yüzden
de, Asya’nın  iklim koşullarını  yapısal özelliklerinden ayrı tutmak olanaksızdır.  Asya’nın
iklim koşullarında üç temel eleman  kışın dışarı doğru esen kurak rüzgârlar, yazın içeri doğru
esen nemli rüzgârlar ve de topografyanın kontrol edici etkisidir.Kış koşulları: Kuzey Yarıküresi’nde kış aylarında Asya’nın merkezi ve kuzeyi aşırı
derecede soğur. Kuzey ovaları, okyanusun –özellikle Avrupa’da koşulları yumuşatan Kuzey
Atlantik’in- yumuşatıcı etkisinden çok uzaktır. Aynı zamanda Hint ve Pasifik Okyanuslarının
da ılımanlaştırıcı etkisinden dağ engelleriyle ayrılırken, dondurucu Kuzey Kutbu’nun
etkilerine çok açık durumdadır. Kışın tümüyle Orta ve Kuzey Asya, doğal olarak bir yüksek
basınç bölgesi meydana getiren, büyük-geniş bir soğuk, yoğun hava yastığıyla örtülmüş
durumdadır. Bu yoğun hava kışın tüm yönlerde dışarı doğru eserek Orta Asya’dan soğuk ve
kurak rüzgârları etrafa dağıtır; rüzgârlar aynı zamanda güçlü ve sürekli bir hal alır. Bu, Kuzey
Çin’deki durumdur.  Güneyde Himalayalar’ın oluşturduğu dağ engeli bu rüzgârların
ilerleyişini durdurmaya yeterlidir. Bu yüzden de Hindistan’a varamazlar.
Kışın esen bu rüzgârların kurak olacağı açıktır; bunlar ancak bir su kütlesi üzerinden
geçtiklerinde nem toplayabilecek ve yağış getireceklerdir. Tıpkı Japonya, Orta ve Güney Çin,
Hindiçini kıyıları, Filipinler ve Sri Lanka’da olduğu gibi. Diğer yerlerde ise yılın yarısında,
kışın yağışsız olduğu söylenebilir. Asya’nın kış mevsimindeki genel yağışsızlığına beş istisna
vardır: (1)Kuzeybatı Sibirya’daki, batı rüzgârları kuşağındaki siklonların getirdiği kar yağışı
(yeterli yoğunlukta değildir); (2)Anadolu, Güneybatı Asya, İran, Belucistan, Afganistan ve
Kuzeybatı Hindistan’daki batı rüzgârları kuşağının güney kolundaki siklonların getirdiği
yağmurlar; (3)Bengal Körfezi’ni geçen “Kuzeydoğu muson”unun Sri Lanka’ya getirdiği
yağmurlar; (4)Ekvatoral Kuşakta uzanan Doğu Hint Adaları’ndaki yağışlar; (5)Kış
rüzgârlarının normal karakterini etkileyen okyanusal etki yüzünden belirli bazı doğu-batı
güzergâhlarında meydana gelen yağışlar.
Yaz Koşulları: Yaz ayları yaklaştıkça, kara hızla ısınır; yalnızca kışın büyük yüksek basınç
sistemi tamamen ortadan kalkmakla kalmaz, aynı zamanda da ardı ardına gelen alçak basınç
alanlarıyla yer değiştirir. Yüksek basınçtan alçak olana geçiş süreci yavaş yavaş ama ilerleyen
bir şekilde gerçekleşir. Dışarı doğru esen rüzgârlar giderek daha zayıflar; bu zayıf esintilerin
yavaş yavaş güçlü yaz musonları haline geçmesi beklenebilir. Bununla birlikte, her zaman bu
olağan değildir. Denge birden bozulur ve muson patlar, tüm şiddetiyle esmeye başlar. Bu da
özellikle Hindistan ve Bangladeş için geçerlidir. Alçak basınç merkezlerine  doğru esen
rüzgârlar güç ve düzenlilik bakımından büyük farklılıklar gösterirler. Hindistan’da çok güçlü
ve kalıcı gözükürler. Çin ve Japonya üzerinde ise daha zayıftırlar. Böylece de Hindistan’da
kış musonu hafif geçerken, yaz musonu güçlü olmakta; Çin’de ise kış musonu güçlüyken, yaz
musonu buna kıyasla çok zayıf kalmaktadır.Ama tüm durumlarda içeri doğru esen rüzgârlar okyanustan gelir; nem yüklüdürler ve yaz
ayları pratikte tüm Asya’da yağışlı geçer. Yağışın miktarını ise orografi belirler: Merkezi
platonun dağ engelleri Asya’nın merkezinde herhangi bir yeri çok yoğun yağış almaktan
alıkoyar. Asya’nın yalnızca tek bir kısmında yazlar normal olarak yağışsız geçer: Güney
Arabistan dışında Belucistan ve Afganistan’a kadar uzanan Güneybatı Asya, Avrupa ve
Kuzey Afrika’nın Akdeniz bölgesinin uzantısı olarak kışın yağış alır.
Asya’nın devasa genişliği düşünüldüğünde, çok sayıda iklim tipi ayırt edilebilmektedir:
(1)Ekvatoral iklim; Adının da çağrıştırdığı gibi, Ekvator’un her iki yanında, normal olarak
5
0
kuzey ve 5
0
güney enlemleri arasında uzanır. Bu yüzden de Doğu Hint Adaları, Malaya ve
değişmiş bir şekilde de Sri Lanka’da görülür. Bu iklim tipinde tüm yıl boyunca sıcaklıklar
yüksektir, gece ve gündüz arasındaki sıcaklık farklılıkları da azdır. Ekvatoral bölgeler
dünyanın en sıcak bölgeleri olarak bilinmekle birlikte,  gerçekten çok yüksek sıcaklıklara
(38
0
C’den yüksek) buralarda rastlanmaz ve özellikle öğleden sonraları gök gürültülü ve kısa
süreli sağanak yağışlar görülür.  Nispi nem çok yüksektir, yıl boyunca ortalama  % 80’in
üzerindedir.
(2)Tropikal Muson İklimi;  esas olarak tropiklerde egemendir. Tipik muson bölgeleri
Hindistan, Bangladeş, Hindiçini ve güney Çin’dir. Japonya da sık sık muson ülkesi olarak
anılır; yağışlar benzer nedenlerden meydana gelir ama Tropiklerden uzakta yer alır ve açıkça
belirgin soğuk bir kış mevsimi geçirir, bu yüzden de tropikal muson ülkelerinden ayrı
tutulması gerekir.  Bu ülkelerde genelde üç mevsim ayırmak alışılagelmiştir: (a)Kasımdan
yaklaşık Şubat sonuna kadar çok az yağışın olduğu serin mevsim;  (b) Şubattan Haziran
ortasına kadar yine yağışsız geçen sıcak mevsim; (c)Haziran ortalarından Ekim sonuna kadar
yağmurun atmosferi serinlettiği ve sıcaklıkların genelde azaldığı yağışlı mevsim. Muson
ülkelerinde yağışlar büyük ölçüde rölyefle ilişkilidir. Muson, kıyıya yakın kesimlerde dağlarla
temasa geldiğinde yükselmeye zorlanır ve sonuçta meydana gelen yağış çok yoğun olur.
Yıllık ortalama yağışlar 5.000 mm’nin üzerindedir ve bu tür istasyonlar dünyanın en yağışlı
yerleri olarak kabul edilirler.
(3)Çin Tipi İklim (ya da Ilıman Orta Kuşak Doğu Kıyısı İklim Tipi); Orta ve Kuzey Çin’de
yer alır.  Bu iki kesim de Asya’nın büyük muson bölgesinin  içinde kalırlar ama soğuk kış
mevsimleriyle Hindistan ve Güney Çin’in Tropikal Muson ikliminden ayrılırlar. Yağış,
Hindistan’daki gibi, yazın Asya’nın iç kesimlerinde alçak basınç merkezleri gelişmesi
yüzündendir. Çin kış yağışların üç alt-tipi ayırt edilebilmektedir: (a)Merkezi Çin (Şanghay ve Hankow örnektir);  (b)Kuzey Çin (örnek Beijing);  (c) Japonya’nın takımada konumunun
değişime uğrattığı Japon tipi.
(4)Mançurya İklim Tipi (ya da Soğuk Orta Kuşak Doğu Kıyısı İklim Tipi); Mançurya ve
Amur ile Kuzey Çin’in neredeyse tümünü ilgilendirir. Sıcaklık değişimleri çok fazladır; kışlar
uzun ve şiddetli geçer. Musonal etki hâlâ yağış rejiminde hissedilebilir.
(5)Sıcak Çöl İklimi, Güneybatı Asya’nın Yengeç Dönencesi etrafındaki geniş alanlarda
bulunur. Bu bölgeler suptropikal yüksek basınç kuşakları boyunca yer alırlar. Hem gece ile
gündüz hem de sıcak ve soğuk mevsimler arasında büyük zıtlıklar vardır. Yaz sıcaklıklarını
düşürecek yağış çok azdır ya da hiç yoktur; sıcak çöllerin yükseltileri de az olduğundan
sıcaklıklar yükselti vasıtasıyla da azalmazlar. Bunun sonucunda da dünyadaki en yüksek
sıcaklıkların bazıları bu tipte kaydedilmiştir (örneğin İndüs Vadisinin en kurak kesimlerinde)
(6)Orta Kuşak İklimi (ya da Orta Enlemler Çöl İklimi);  Asya’nın yüksek dağlarının
iklimidir. Bu tür çöller uzun bir mesafeyle ve de dağlık engellerle denizlerden ayrılmıştır.
Sıcaklıklardaki büyük değişimler ve çok düşük yağışlar ortak özellikleridir. Yağış azlığı,
Akdeniz ülkelerine komşu olan İran dışındaki bölgelerde çok yaygındır. Bu genel özelliklere
rağmen, en az dört alt-tip ayırt edilmektedir: (a)Tibet tipi  -en yüksek platolarda bulunur
(Keşmir’deki Leh gibi); (b)İran tipi  -kış yağış rejimiyle İran ve Afganistan’ın kapalı
platolarında bulunur (örneğin İran’da Tahran); (c)Gobi tipi -daha alçak platolarda ve Tibet’in
kuzeyindeki havzalarda bulunur (örneğin Kamgar, Gobi Çölü’nde Urga, Tarım Havzası’nda
Lukçun); (d)Türkistan ya da Turan tipi  -Sibirya’nın güneybatısında alçak alanlarda, Turan
Havzası’nda bulunur; çok kurak bir step türüdür (örnek: Petro-Alexandrovsk).
(7) Akdeniz İklimi;  Anadolu  ve Suriye kıyıları boyunca gözlenir; değişmiş olarak biraz
daha içerilere girdiği yerler vardır. Yazın bu bölgeler sıcak ve kurak iken subtropikal yüksek
basınç kuşağının etkisi altındadır. Kışın ise Batı rüzgârları kuşağının etkisine girer ve nemli
yumuşak bir mevsim geçirir. Başka sözcüklerle bu, deyim yerindeyse, “Kış Yağmuru
İklimi”dir.
(8)Orta Kuşak Kıtasal İklim (ya da orta enlem step tipi); Batı Sibirya’nın geniş ve açık
steplerinde görülür; biraz değişmiş olarak da Moğolistan steplerinde devam eder. Bu iklim tipi
denizden uzak olan ve bu yüzden de oldukça ekstrem sıcaklıkların sıkıntısını çeken büyük
kara kütlelerinin iç kesimlerinin karakteristik iklim tipidir. Kışlar çok uzun ve şiddetli
geçerken, yazlar kısa fakat sıcak-ılıktır. Tipik bölgelerde yağış 25-75 cm arasındadır ve
hemen tümüyle ilk ve sonbaharda düşer. Kış yağışları ise kar şeklindedir.(9)Soğuk Orta Kuşak İklimi (ya da  kuzey konifer ormanları tipi); Asya’nın kuzeyindeki
geniş alçak alanlar boyunca bir kuşak halinde bulunur. Ortalama sıcaklık düşüktür ve büyük
bir kesimde zaten az olan yağış kar şeklindedir. Doğal bitki örtüsü her tarafta her zaman yeşil
konifer tipidir. Çok önemli olan bir özellik çok kısa olan kış günleri ile çok uzun olan yaz
günleri arasındaki farktır; Kuzey Asya’nın ortalarında 35
0
’lik bir fark görülür. Genellikle kısa
ama şaşırtıcı biçimde ılık bir yaz mevsimi vardır (en sıcak dönem 20
0
C’ye yaklaşır).
Buharlaşmanın az olması ve kışın yağışın kar şeklinde toprağı örtmesi sayesinde, ilkbahar
geldiğinde karın eridiğinde çok azının kaybolmasıyla 250 mm gibi düşük yağışlara rağmen
ağaç büyüyebilmektedir.
(10)Arktik Çöl İklimi (ya da Tundra  iklimi); Asya’nın kuzey kıyıları boyunca görülür.
Kuzey Kutup Dairesi’nin ötesinde kışlar çok uzun ve çok soğuktur –güneşin hiç görünmediği
bazı günler de vardır- ve yazlar da çok kısa ve sıcaktır. Sıcaklık ve yağışlar konifer ormanlar
kuşağının kuzeyiyle kıyaslanabilir durumdadır ama yaz sıcaklıkları daha düşüktür. Tarım,
toprak yılın dörtte üçünde donmuş olduğu için, olanaksızdır.
2.1.4.Bitki Örtüsü
Bu kadar geniş bir kıtada  her büyük iklim bölümünün kendine özgü egemen bitki türleri
vardır. Bu bölünümlerde alçak alanların bitki örtüsünün en önemli belirleyicisi yağış olurken,
yerel çeşitlilikleri kendisi de büyük ölçüde klimatik koşulların bir ürünü olan toprak
belirlemektedir. Buna göre, Asya’da bitki örtüsünün dağılışı ve başlıca özellikleri bakımından
şu bölgeler ayırt edilmektedir:
(1)Ekvatoral Bölgeler: Yüksek, her zaman yeşil sert tahtalı türlerden oluşan yüksek bir
bitki örtüsü vardır. Orman, toprağın elverişli olmadığı, tepelik alanların araya girdiği ya da
bambu, çayır ya da başka otsu bitkilerin ormanlara karşı zafer kazandığı  -insan eyleminin
sonucu olarak tabi- yerler dışında, deniz kıyısından başlayıp dağların zirvelerine kadar çıkar.
Ormanda katlar yoğundur ama ışık orman altına kolaylıkla sızabilir; bu yüzden de alt katlarda
ağaçlar, bambular ve kamışlar rahatlıkla yetişebilir. Büyük ağaçlar hemen tümüyle sert
tahtalılardır; uzun, kolları az, sık sık 60-80 m’yi aşan boylardadır.  Fakat çok görkemli
değillerdir. Bir hektar başına ormanda tek türlerin bir ya da iki örneğine rastlanır ve bu durum
da ormanların ticari işletimlerini zorlaştırır. Özellikle  Güneydoğu Asya’da  doğal düzende
ormanlar çok büyük oran tutar; bu bölgede orkide ve eğrelti otları ağaçların tepelerine kadar
büyürler.Bölgede iki karakteristik bitki örtüsü daha kayda değerdir: Mangrov bataklıkları kıyı ve
deltalarda gelgit hattı içinde yer alırlar ve 5-10 m’ye kadar çıkabilen ağaçları içerirler.
Bazıları çok önemli ağaç türleri de barındırırlar -bazıları da 35 m’nin üzerindedir (Burma’nın
Kanazo ormanları gibi). Diğer bitki örtüsü de kumsallarda yer alandır; ince birer şerit halinde
Casuarina ağaçlarına sık rastlanır ama hindistan cevizi o kadar güçlü bir kök salmıştır ki artık
“doğal” bitki örtüsü olarak kabul edilecektir.
(2)Muson bölgeleri: Muson bölgelerinin doğal bitki örtüsü ormandır. Yağışın 1000-2000
mm arasında olduğu yerlerde toprak ve yeraltı su kaynakları bakımından uygun olan yerlerde
tipik “muson ormanları” görülür. Bunlar yayvan yapraklı, sıcak mevsimde yapraklarını döken
ve  yağışlı mevsimle birlikte tekrar yapraklanan türlerdir. Muson ormanlarının  çoğunda  çok
sayıda tür vardır ve tek bir türün egemenliğine az rastlanır. Bununla birlikte, türlerin sayısı
ekvatoral ormanlardaki kadar çok değildir. Başta “teak” ve sal ağaçları olmak üzere odun elde
edilen  diğer  ağaçların da yuvası olan muson ormanları, ekonomik bakımdan  ekvatoral
ormanlardan çok daha fazla önem taşırlar. Muson ormanları daha açıktır; sık sık yoğun bir
orman-altına, özellikle de bambuya ve daha kurak ot türlerine rastlanmaktadır. Yaprak
dökümü kurak, sıcak mevsimde meydana gelir.
Yağışların 1000 ya da 750 mm’nin altına düştüğü yerlerde, genelde, yağış ormanların
büyümesi için yeterli değildir. Bunların yerini önce koruluklar -en sık rastlananı akasyadıralır, kuraklık arttıkça ağaçların boyutları küçülür, ta ki çalılık haline dönüşünceye kadar.
Yağışların 350 mm’nin altına düştüğü yerlerde ise yarı-çöle yaklaşan koşullar söz konusudur,
Euphorbia gibi su tutan bitkiler önem kazanır.
Muson bölgelerinde (ekvatoral bölgelerde olduğu gibi) gelgit ya da mangrove ormanlarına
ve Casuarina gibi kumsalı çevreleyenlere de  rastlanır. Ayrıca büyük akarsuların iki
taraflarında uzanan riparian ormanlar da karakteristiktir. Muson alanlarındaki dağ ormanları
ise iki kategoriye ayrılabilir: (a)her zaman yeşil, yayvan yapraklı, meşenin (Quercus) çeşitli
türlerinin önem taşıdığı ormanlar, (b)çam, sedir, ladin ve köknar gibi  türleriyle konifer
ormanlar.
(3)Çin ve Japonya’nın Orta Kuşak Muson Bölgeleri (Doğu Asya iklimi): Çin’in doğal bitki
örtüsüne geniş çerçevede bakılırsa, bunu orta iklim bitki örtüsü olarak tanımlamak
mümkündür, Fakat ormanların ortadan kaldırılması öylesine ölçeklere varmıştır ki ormanlar
artık üç ana bölgede kalmıştır: Nanşan ya da Nanling Sıradağları, Tsinling Sıradağları ve Batı
Yaylalar bölgesi. Ormanın genel karakteri yayvan yapraklı, genelde daima yeşil ağaçların
koniferlerle karışmış durumudur  –özellikle yükseklerde. Geniş bambu alanları da vardır; Çin’in çok yaygın ulusal ağacı ise T’ung ya da odun-yağı ağacıdır (Aleurites cordata). Diğer
karakteristik ağaç ise Varnish tree’dir (Rhus vernicifera-cila ağacı).
Japonya’da, ülkenin güneyi koniferlerle karışık yayvan yapraklı, daima yeşil sert tahtalı
ılıman orta kuşak ormanlarıyla kaplıdır; daha kuzeyde koniferler ve yapraklarını döken sert
tahtalılar egemendir.
(4)Mançurya Bölgesi: Mançurya’nın dağlık kesimlerinin büyük kısmını içine alır ve
Rusya’nın komşu alanlarına kadar uzanır. Bölge, konifer ve sert tahtalı ormanlara sahiptir.
Koniferler arasında lâdin, gümüş köknar, kızılçam ve şimal çamı vardır ama ekonomik olarak
en değerlisi Mançurya çamıdır. Sert tahtalılar arasında ise meşe, yabani üvez, kızıl ağaç,
kayın,  gürgen ve başkaları vardır. Sibirya da, büyük kısmıyla, bu özelliklere sahiptir.
(5)Çöl Bölgeleri: Doğal olarak Asya’nın sıcak ve orta iklim çöllerindeki bitki örtüsü
türlerini tanımlamaya çalışmak olanaksızdır. Kısacası, bu kesimlerdeki bitki örtüsü hemen
yanındaki bölgenin  “doğa” tarafından tercih edilenlerini ihtiva eder. Ayırım ancak içinde
gerçekten yaşam olmayan gerçek çöllerle (Tarım Havzası’nın orta kesimi ya da Güney
Arabistan’ın Rub-el-Hali  Çölü  gibi), bir miktar hayvan ve bitki yaşamını, özellikle de iyi
yağış alınan yıllarda, destekleyen çöller arasında yapılabilir.
(6)Akdeniz Bölgeleri: Akdeniz’in kurakçıl her zaman yeşil küçük ağaçlardan oluşan, sıcak
yaz aylarında aşırı buharlaşmaya karşı donanımlı korulukları Güneybatı Asya’da iyi
gelişmiştir. Zeytinin gri-yeşil koruyucu tüyleri de olan küçük yaprakları,  portakalın mumlu
yaprakları, üzüm bağının aşırı uzun kökleri Akdeniz koruluklarında değişim yaşandığı fikrini
vermektedir.  Kısa otlar ve  çalılıklar geniş alanlar kaplar, buna karşılık çayırlar  yoktur.
Koniferlerde soğuktan korunmak amacıyla yaprak yüzeyi azdır,  bu sıcak mevsimlerde aşırı
derecede nem kaybını da engellemektedir; bu yüzden de konifer korulukları (özellikle oldukça
küçük türler) Akdeniz bölgelerinde de görülmektedir.
(7)Step  –çayır- Bölgeleri: Steplerin Asya’da tipik bir gelişme gösterdiği yer Sibirya’nın
güneybatısıdır ve yine Moğolistan platosunun çöl ve yarı-çöllerini çevrelerken merkezi
Mançurya’nın alçak kesimlerinde de yer alır. Tipik bitki örtüsü çok alçak otlar şeklindedir; ot
örtüsü zaman zaman bitkisiz çıplak araziyle kesintiye uğrar.  Step otlarının daha nemli
bölgelerdekinden daha dar yaprakları vardır ve birçok tür kurak havalarda  yuvarlaklaşan
yapraklara sahiptir. Küçük yapraklı ağaçsı bitkiler ile otsu, yumrulu ve soğanlı bitkilere
oldukça sık rastlanır. Güneybatı Sibirya’nın güneyine doğru steplerden yavaş yavaş step-çöle geçilir; kuzeye doğru da oldukça verimli konifer ormanlara yavaş bir geçişi sağlayan kuşak
yer alır.
(8)Soğuk Orta Kuşak Bölgeleri: Sibirya’nın soğuk orta kuşak kesimi konifer ormanlarla
kaplıdır. Ana orman kuşağı Orta Asya dağları boyunca yer yer parmaklar halinde güneye
sızar. Ekstrem iklim koşulları hızlı büyümeyi engeller; ağaçlar Kuzey Amerika’nın benzer
koşullardaki kesimlerine göre daha küçük ve daha zayıftır.
(9)Arktik Bölgeler: Asya’nın kuzey kenarında, göze çarpan son ağaçlardan itibaren, soğuk
çöl ya da tundra egemen olur. Yalnızca birkaç küçük noktada söğüt ve bodur çalılar vardır;
diğer yerlerde yosun ve likenlerin ve bodur kserofil bitkilerin egemenliği söz konusudur. Bazı
yerlerde yosunlar egemenken, daha kurak yerlerde likenler ya yosun-tundra ya da liken-tundra
halinde belirirler. Bataklık depresyonlar sayısızdır ve seyrek de olsa turba vardır; korunmalı
ama güneş ışınlarına maruz noktalar çiçek bakımından zengindirler. Ama yazlar kısa ve
çarpıcıdır; yılın büyük kısmında yer tümüyle donmuş durumdadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder