16 Mayıs 2012 Çarşamba


Doç.Dr. Ayşe Nur TİMOR
İÜ, Edebiyat Fakültesi
Coğrafya Bölümü
BÖLGESEL COĞRAFYAYA GİRİŞ,  e-Ders
3.Hafta e-Ders Kitap Bölümü
3. HAFTA
ÖZET:  Asya’nın beşeri coğrafyanı ele alacağımız üçüncü dersimizde, nüfusun demografik
özellikleri ve dağılışı, şehirleşme ve nüfusun etnik ve çeşitli kültürel özellikleri üzerinde
durulacaktır. Ayrıca Asya’nın bölgelerine giriş yapılacak ve beş bölgeden ilki olan “Bağımsız
Devletler Topluluğu Asyası” da bu hafta işlenecektir. Dersi Powerpoint sunularla birlikte izlemekte
yarar var.
BÖLÜM 2: ASYA  (devam)
2.2.DEMOGRAFİK ÖZELLİKLER VE NÜFUSUN DAĞILIŞI
Dünyada en fazla insanın yaşadığı kıta olan Asya’da nüfus 4 milyarı aşmıştır. Yalnızca Doğu Asya 1
milyar 571 milyon nüfusa sahipken onunla neredeyse yarış halindeki Güney Asya’nın nüfusu da 1
milyar 588 milyonu geçmiştir. Dağılışı bakımından dengesizlik gösteren Güneydoğu Asya’nın
nüfusu 597 milyonu aşmışken, daha az nüfusa sahip Güneybatı Asya’da da 235 milyon kişi
yaşamaktadır. Orta Asya’nın nüfusu toplam 167 milyonu bulurken Rusya’nın Asya kesiminin
nüfusunun 39 milyon dolayında olduğu sanılmaktadır.
Asya ülkelerinin bazı nüfus özelliklerini gösteren tablodan da izlendiği gibi, nüfusları 300 bin
kişilik Maldivlerden başlayarak 1 milyar 338 milyonun üzerindeki Çin’e kadar uzanmaktadır. Zaten
dünyanın halen en fazla nüfusa sahip 10 ülkesinden 7’si Asya’dadır. Çin’den başka bu ülkeler:
Hindistan (1 milyar 189 milyon), Endonezya (236 milyon), Pakistan (185 milyon), Bangladeş (164
milyon), Japonya (127 milyon) ve nüfusunun büyük kısmı Avrupa’da yer almakla birlikte arazisinin
büyük kısmı Asya’da yer alan Rusya (142 milyon). İşte bu yüzden “dünya karalarının üçte birine
sahip, insanların üçte ikisinin yaşadığı kıta” denilmektedir.Asya halklarının diğer bütün kıtalardakinden çok daha çeşitli-farklı olduğu kabul edilmiştir. Bu
halklar yine diğer kıtalardakinden farklı bir dağılış kalıbıyla belirli yerlerde, özellikle de güney ve
doğu Asya’da toplanma gösterirler. Kıtanın kuzey ve iç kesimlerde  -ve aynı şekilde güneybatı
Asya’nın da iç kesimlerinde- ortalama nüfus yoğunlukları hangi kriter alınırsa alınsın son derece
düşüktür. Örneğin tüm Asya için nüfus yoğunluğu km²’de 126 olurken (Dünya 49), Moğolistan
km²’de 2 kişi ile dünyadaki en düşük nüfus yoğunluğuna sahip ülkedir (Kazakistan’da 6,
Türkmenistan’da ise 11 kişi düşüyor). Bu tür yerlerde halk nehir vadileri  ya da vahalar gibi nüfus
toplanma alanlarında yaşarlar –örneğin Taşkent gibi.
ASYA ÜLKELERİNİN BAŞLICA NÜFUS ÖZELLİKLERİ
                       
NÜFUS (milyon)
   DOĞAL
ARTIŞ
                   TAHMİNİ
NÜFUS (milyon)
                                 
TFR
ŞEHİRLİ NÜFUS NÜFUS
YOĞUNLUĞU
ÜLKE  2010 ORANI (%) 2025 2050 % km²’de
1. Ermenistan 3.1 0.6 3.4 3.4 1.7 64 101
2. Azerbaycan  9.0 1.1 9.7 11.6 2.2 54 99
3. Bahreyn 1.3 1.3 1.0 1.2 1.9 100 1,098
4. Kıbrıs  1.1 0.6 1.1 1.1 1.5 62 111
5. Gürcistan  4.6 0.3 4.1 3.2 1.7 53 65
6. Irak  31.5 2.6 43.2 61.9 4.1 67 66
7. Israil  7.6 1.6 9.3 11.2 3.0 92 332
8. Ürdün  6.5 2.6 7.7 9.8 3.8 83 64
9. Kuveyt  3.1 2.0 3.9 5.1 2.2 98 156
10. Lübnan  4.3 1.5 4.6 5.0 2.3 87 377
11. Umman 3.1 1.8 3.1 3.9 2.6 72 9
12. Filistin Toprakları 4.0 2.8 6.2 8.8 4.6 83 666
13. Katar  1.7 0.8 1.1 1.4 1.8 100 80
14. Suudi Arabistan 29.2 2.6 35.7 49.7 3.8 81 13
15. Suriye  22.5 2.5 27.5 34.9 3.3 54 108
16. Türkiye  73.6 1.2 87.8 88.7 2.1 76 94
17. Birleşik Arap Emirlikleri 5.4 1.4 6.2 8.4 2.0 83 53
18. Yemen  23.6 3.0 36.6 58.0 5.5 29 42
19. Afganistan  29.1 2.1 50.3 81.9 5.7 22 49
20. Bangladeş  164.4 1.5 190.0 231.0 2.4 25 1,035
21. Bhutan 0.7 1.7 1.1 1.3 3.1 32 19
22. Hindistan  1,188.8 1.5 1,391.2 1,747.3 2.6 29 344
23. İran 75.1 1.3 88.2 100.2 1.8 69 43
24. Kazakistan  16.3 1.4 17.1 17.4 2.7 54 6
25. Kırgızistan  5.3 1.6 6.6 8.1 2.8 35 26
26. Maldivler  0.3 1.9 0.4 0.5 2.5 35 1,020
27. Nepal 28.0 1.9 36.1 42.6 3.0 17 189
28. Pakistan  184.8 2.3 228.8 295.0 4.0 35 213
29. Sri Lanka  20.7 1.2 21.2 19.5 2.4 15 306
30. Tacikistan 7.6 2.4 9.4 11.4 3.4 26 50
31. Türkmenistan  5.2 1.4 6.6 7.4 2.5 47 11
32. Özbekistan  28.1 1.8 32.9 37.2 2.8 36 59
33. Brunei 0.4 1.3 0.5 0.6 1.7 72 65
34. Kamboçya  15.1 1.6 19.6 25.5 3.3 20 79
35. Endonezya 235.5 1.4 271.2 296.9 2.4 43 122
36. Laos  6.4 2.1 8.5 11.8 3.5 27 25
37. Malezya  28.9 1.6 34.5 40.5 2.6 63 82
38. Myanmar  53.4 0.9 55.4 58.7 2.4 31 74
39. Filipinler  94.0 2.1 120.2 149.8 3.2 63 296
40. Singapur  5.1 0.6 5.3 5.3 1.2 100 6,785
41. Tayland  68.1 0.6 70.2 68.9 1.8 31 128
42. Doğu Timor 1.2 3.1 1.0 3.0 5.7 22 70
43. Vietnam  88.9 1.2 103.6 116.9 2.1 28 257
44. Çin  1,338.1 0.5 1,476.0 1,437.0 1.5 47 138
Çin Hong Kong SAR 7.0 0.6 8.1 8.7 1.0 100 6,308
Makao SAR 0.5 0.6 0.6 0.6 1.0 100 20,346
45. Japonya 127.4 -0.0 119.3 95.2 1.4 86 338
46. Kuzey Kore 22.8 0.5 25.8 26.4 2.0 60 193
47. Güney Kore 48.9 0.4 49.1 42.3 1.2 82 487
48. Moğolistan  2.8 1.9 3.1 3.4 2.7 61 2
49. Tayvan  23.2 0.2 23.1 18.9 1.0 78 636
ASYA TOPLAMI 4,157 .0 1.2 4,768.0 5,378.0 2.5 43 126Kuzeyde, Sibirya’da ise yerleşmeler esas olarak Trans-Sibirya demiryolu ve ona uzanan kollar
boyunca yer almışlardır. Doğu, Güneydoğu Asya’da ve Güney Asya’nın büyük bir kısmında halk
oldukça küçük düzlüklerde öylesine bir toplanma gösterirler ki nüfus yoğunlukları buralarda km²’de
4,000’i geçer. Singapur, dünyanın en yoğun nüfuslu ülkesi olarak km²’de 6,785 kişiyi geçer; Çin’in
bir bölümü haline gelen sadece 500,000 nüfuslu Makao’da ise 20,346’dır ama Makao ayrı bir ülke
olarak nitelenmez ve Singapur yoğunluk bakımından birinci durumdadır.
Demografik bakış açısından, Musonlar Asyası çok büyük öneme sahiptir. Hindistan’dan doğuya
doğru Güneydoğu Asya ülkelerini geçerek ve kuzeyde de Kore Yarımadası ve Japonya’ya kadar
uzanan bu kuşak, ikisi birlikte üç milyardan fazla nüfusa sahip Doğu ve Güney Asya nüfus toplanma
alanlarını içine almaktadır. Burada yaşayanlar çok büyük ölçüde tarımsal köylerde yaşayan ve
yaşamlarını devam ettirecek ürünleri yetiştirmek için yaz musonlarının getireceği yağışlara bağımlı
olan kırsal toplumlardır. Başlıca gıdaları pirinç olan bu toplumlar, pirinci yetiştirmek için önce suya,
sonra da suyu kolaylıkla yayabilecekleri düz alanlara ihtiyaç duyduklarından, bu nitelikteki alanlar
Musonlar Asya’sında yüzyıllardan beri en çok tercih edilen ve sonuçta da en yoğun yerleşilen yerler
olmuştur. Kuzeybatı Hindistan gibi kurak ya da kuzey Çin gibi yetişme devresinin kısa olduğu yerler
ise kendilerine daha az nüfus çekmişlerdir.              
Doğu Asya’da Çin’in nüfusu, uzun tarihi boyunca, tahmin edilemeyen düzeylere ulaşmıştır.
Nüfus gelişmesi dünyanın arazi bakımından en büyük ülkelerinden birisi olmasına rağmen Çin’i
km
2
’de 138 kişiyle dünyanın yoğun nüfuslu ülkelerinden birisi haline getirmiştir. Ancak bu ortalama
yoğunluk dengeli dağılmamıştır. Çin’in nüfus dağılış haritasından da izlendiği gibi, nüfusun büyük
kısmı ülkenin doğusu boyunca uzanan ve yüzölçümünün yaklaşık üçte biri tutarındaki alanda
toplanmıştır. Nemli bir özelliğe sahip bu alana genellikle Esas Çin denilir. Çin’in seyrek nüfuslanmış
batı kesimi ise kurak ve dağlıktır. Yaklaşık 3.3 milyon km
2
büyüklüğünde dev bir alan olan Çin’in iç
kesimi ya da Çin Orta Asyası ülkenin 1.3 milyarın üzerindeki nüfusunun yalnızca 70 milyonuna
sahip bulunmaktadır.
Doğu Asya’nın nüfus ve toprak bakımından en büyük ülkesi Çin olmakla birlikte, en gelişmiş ve
en yoğun nüfuslu ülkesi  Japonya’dır. “Pasifik Kenarı” ekonomik gelişmesinin toplumu ve mekânı
dönüşüme uğrattığı yer olan Doğu Asya’nın geleceğini ortaya koyan bölge ise Japonya, Kore
(şimdilik Güney) ve Tayvan’ın oluşturduğu alandır. Kısaca  Jakota Üçgeni olarak anılan  bu bölge
büyük şehirlerin sıralandığı, şaşılacak kadar çok hammaddenin tüketildiği, en son imalat
tekniklerinin kullanıldığı, muazzam miktarlarda üretimin yapıldığı, küresel bağlantıların kurulduğu, ticaret fazlalıklarının yaratıldığı ve hızlı bir kalkınmanın meydana geldiği bölgedir. Ama aynı
zamanda da toplumsal sorunların, siyasal belirsizliklerin, acımasız rekabetin ve kırılganlıkların
yaşandığı yerdir de.
Güneydoğu Asya’nın demografik önemi dünyanın en büyük iki toplanma alanına, Güney ve
Doğu Asya’ya  bitişik olması nedeniyle azalmaktadır. Bölgede birçok yerde yoğun tropikal
ormanların yarattığı kısıtlamalar yüzünden tarımsal olanaklar gelişememiş, bu da nüfus dağılışına
yansımıştır. Bölgenin kıyı kesimlerinde bile Güney ve Doğu Asya’daki kadar yoğunluk yoktur.
Bölgenin toprak bakımından oldukça büyük bir ülkesi fakat en yoksulu olan Laos’un ancak 6.4
milyonun üzerinde bir nüfusu vardır. Bununla birlikte, tek tek ülkelerin nüfuslarının birleşmesiyle,
Güneydoğu Asya’da toplam 597 milyondan fazla nüfus yaşamakta ve dünyanın nüfus bakımından
dördüncü büyük ülkesi olan, tek başına 236 milyon nüfusa sahip Endonezya da bu bölge içinde
kalmaktadır. Bölgedeki diğer dört ülke, Vietnam (89), Filipinler (94), Tayland (68) ve Myanmar’ın
(54 milyon) her biri ayrı ayrı oldukça yoğun nüfusludur. Güneydoğu Asya’nın bazı kesimlerindeki
nüfus yoğunlukları dünyadaki en yüksekler arasındadırlar.
Güney Asya’da ise, biraz önce değinilen Çin’den sonra dünyanın nüfus bakımından ikinci ülkesi
Hindistan nüfus artışını ülke toplamına her yıl 19 milyon kişi ekleyecek bir hızla sürdürmektedir.
Bunun yanında, Hindistan’da nüfus hâlâ tarıma en uygun koşullara sahip alçak alanlarda toplanmış
olma özelliğini de sürdürmektedir. Hindistan’dan daha küçük olmakla birlikte, gerek Pakistan
gerekse Bangladeş dünyadaki en fazla nüfuslu 10 ülke arasında yer alırlar. Birbirine zıt niteliklerdeki
çevre sorunları her iki ülkedeki nüfus dağılışı ve yaygın yoksulluk üzerinde önemli bir etkiye
sahiptir. Pakistan topraklarının önemli bir kısmı çöle yakın koşulardadır; yağış azlığı (hatta yokluğu)
ülke nüfusunu büyük ölçüde sulamalı tarımın yapılabileceği İndus Nehri Vadisi’nde toplanmaya
zorlamıştır. Diğer yandan, Bangladeş de, tersine, sık sık vuku bulan fazla yağıştan zarar görmektedir.
Ganj-Brahmaputra deltasının en büyük kısmını kaplayan Bangladeş toprakları aşırı derecede düz ve
deniz seviyesinden çok az yüksektedir; bu yüzden de doğal afetlerden kolayca zarar görebilmektedir.  
Buna karşın, Asya’nın büyük kısmında ya kuraklık (ve çöller) ya da soğuk yüzünden  nüfus
seyrek dağılmıştır. Soğuk iklimlerde donmuş topraklar (permafrost), verimsiz topraklar ve iyi drene
olmayan alanlar yerleşmeyi, tarımı ve hayvancılığı, dolayısıyla da gıda sağlanmasını engelleyen
başlıca etkenlerdir.
2.2.1. Şehirleşme
Asya’nın büyük kısmında hâlâ kırsal nüfus egemendir;  tüm kıtada ortalama olarak halkın yarıdan azı
(% 41) şehirlerde yaşamaktadır. Bununla birlikte, şehirleşme ya da şehirlere doğru akış yakın zamanlarda tüm hızıyla süregelmektedir. Şehirli nüfus bazı ülkelerde ise egemen durumdadır:
örneğin şehir-devleti olan Bahreyn, Katar, Hong Kong ve Makao (Çin’e ait),  Singapur gibi küçük
ülkelerde nüfusun % 100’ü; İsrail, Tayvan, Kuveyt gibi ülkelerde ise % 100’e oldukça yakındır.
Buna karşılık Nepal (% 14), Sri Lanka ve Kamboçya (% 15) ve Laos (% 21) gibi bazı ülkelerde
şehirli nüfus çok az bir yer tutmaktadır; hatta kıtanın ikinci büyük ülkesi Hindistan’da % 30’u bile
bulamamıştır.
DOĞU VE GÜNEY ASYA ÜLKELERİ VE BELLİ BAŞLI ŞEHİRLERİ
Doğu Asya Güney Asya
Ülke Başlıca şehirler Ülke Başlıca şehirler
ÇİN ŞANGHAY, GUANGÇU, BEIJING HİNDİSTAN DELHİ, MUMBAİ, KOLKATA
JAPONYA TOKYO, OSAKA, NAGOYA PAKİSTAN KARAÇİ, LAHOR,
FAYSALABAD
GÜNEY KORE SEUL, PUSAN, TAEGU BANGLADEŞ DAKKA
KUZEY KORE PYONGYANG NEPAL KATMANDU
TAIWAN (QUEMOY, MATSU) TAIPE, KAOHSIUNG SRİ LANKA KOLOMBO
BHUTAN LHASA
GÜNEYDOĞU ASYA VE BAĞIMSIZ DEVLETLER TOPLULUĞU(ASYA KESİMİ): ÜLKELER VE BAŞLICA ŞEHİRLERİ
Güneydoğu Asya Bağımsız Devletler Topluluğu
Ülke Başlıca şehirler Ülke Başlıca şehirler
ENDONEZYA CAKARTA, BANDUNG  RUSYA MOSKOVA, ST. PETERSBURG
FİLİPİNLER MANİLA, KUEZON ŞEHRİ ÖZBEKİSTAN TAŞKENT
VİETNAM HO Çİ MİN ŞEHRİ, HANOİ KAZAKİSTAN ALMATI (ALMA-ATA)
TAYLAND BANGKOK, KRUNG THEP AZERBAYCAN BAKÜ
MYANMAR  (BURMA) RANGUN TACİKİSTAN DUŞANBE
MALEZYA KUALA LUMPUR KIRGIZİSTAN BİŞKEK
KAMBOÇYA PHNOM PENH GÜRCİSTAN TİFLİS
LAOS VİENTİANE TÜRKMENİSTAN AŞKABAD
ERMENİSTAN ERİVAN
BELLİ BAŞLI GÜNEYBATI ASYA ÜLKELERİ VE BAŞLICA ŞEHİRLERİ
Ülke   Başlıca şehirler Ülke   Başlıca şehirler
İRAN TAHRAN İSRAİL TEL AVİV, KUDÜS
TÜRKİYE İSTANBUL, ANKARA  ÜRDÜN AMMAN
AFGANİSTAN KABİL BİRLEŞİK ARAP
EMİRLİKLERİ
ABU DHABI
IRAK BAĞDAT LÜBNAN BEYRUT
SUUDİ ARABİSTAN RİYAD, CİDDE UMMAN MUSCAT
YEMEN ADEN KUVEYT KUVEYT
SURİYE ŞAM
Dünyanın en büyük 26 şehrinin 15’i Asya’dadır. Ancak bu sıralamada yer alan şehirler tek
başlarına birer şehir olma durumunu kaybetmişlerdir ve birkaç şehrin arada boşluk kalmaksızın
metropoliten alan halinde toplanmasından meydana gelen birer “şehirsel alem” durumu
kazanmışlardır. İlk sıralarda yer alan 4 Asya şehri,  birleştikleri diğer şehirleri de yansıtacak şekilde,
20 milyonun üzerinde nüfusa sahiptirler:  Tokyo (Tokyo-Yokohama-Kawasaki-Saitama; Büyük
Tokyo Alanı),  Seul  (Seul-Incheon,-Bucheon-Goyang-Seongnam-Suweon), Delhi (Delhi-Faridabad-Haryana-Gaziabad) ve Mumbai (Mumbai-Navi-Kalyan-Thane-Ulhasnagar; Büyük Mumbai).
Şanghay, Karaçi, Beijing, Dakka ve İstanbul ise tek başlarına büyüyen şehirlere örnek
oluşturmaktadırlar.
Asya gibi, çok çeşitli fiziki coğrafya özelliklerinin, çok büyük ve yüzlerce kültürün bulunduğu bir
kıtada şehirlerin türdeşliğinden söz etmek, doğal olarak, mümkün değildir. Bununla birlikte, Asya
şehirlerinin büyük kısmında gözlenen bir özellik, bunların çoğunun sanayi-öncesi bir karakter
taşımalarıdır. Aslında dünyada modernleşmenin henüz değmediği hiçbir şehirden söz etmek mümkün
değildir ama Asya şehirlerinin büyük kısmı ya bu modernleşmenin henüz başlangıcındadır ya da
böyle bir etki hızla ilerleyememiştir. Birçok ülkede kırsal nüfus egemenliğine rağmen, çeşitli
büyüklüklerde şehirler ülkelerin çekim ve idari merkezleri olarak işlev görmektedirler.
Asya şehirlerini belirtilmeğe değer önemli bir özelliği de çok büyük kısmında geçmişteki
Avrupalı sömürge ya da ticaret döneminin etkilerinin mekâna yansımış olmasıdır. Karaçi, Mumbai,
Colombo, Chennai, Kolkata, Rangoon (Yangon), George Town (Pinang), Kuala Lumpur, Singapore,
Jakarta, Surabaya, Manila, Ho Chi Minh City (eski Saigon), Phnom Penh, Hanoi  bunlara örnektir.
Günümüzde ise bütün bu şehirler, Tahran, Şam, Kudüs gibi tarihi şehirler, İstanbul Tel Aviv-Yafa,
Taşkent, Beyrut, Ankara ve daha yeni şehirler artık kendilerine dev “kule” denen binalarıyla
Amerikan şehirlerini örnek alan bir gelişme-değişme süreci içerisindedirler ve artık hepsi birbirlerine
benzemeye başlamışlardır.
2.2.2. Etnik yapı, Diller ve Dinler
Doğu Asya ve Güneydoğu Asya’nın anakarasında (özellikle Himalayalar ve Tibet kesiminde ve
Moğolistan’da) Mongol-Moğol halklar egemendir. Güneydoğu Asya’nın takımadalarında MalayPolinezya halkları egemendir. Güney Asya’nın üçte ikisi, Ortadoğu halklarına benzer şekilde Kafkas
halkları kökenlidir; tıpkı Orta Asyalılar gibi. Buna karşılık Hindistan’ın güneyinde Dravidyen dilleri
konuşan daha koyu renkli insanlar daha çoktur.
Etniklik ya da etnik yapı yaklaşımı Asya’daki halkların farklılığını incelemede ırksal
yaklaşımdan çok daha doğru bir yaklaşımdır. Gerçekten de bu kıtada diller ve dinlerin başı çektiği
çok sayıdaki kültürel farklılık halkları birbirinden ayırt etmeyi sağlamaktadır.  Hindistan’ın ortakuzeyini kaplayan büyük kısmında  Hint-Avrupa ailesi dillerinden Hindi dili egemen durumdadır.
Fakat, Hindistan’da mevcut yüzlerce dilin yarattığı çok-dillilikten dolayı, bu çekirdek alanda da
başka dillerin egemen olduğu yerler  (Batı Bengal’de Bengali, Pencab’da Puncabi  gibi)  vardır.
Karadeniz ile Hazar Denizi arasındaki küçük bölge  –Kafkaslar- çok sayıda dili barındırır.
Gürcistan’ın resmi dili Gürcücedir ve 3 milyon kişi tarafından konuşulmaktadır; Ermenistan’ın resmi dili Ermenice Kafkas ailesinden değildir ve Hint-Avrupa ailesine girmektedir. Aynı şekilde, Azerice
de Altaik dillerden birisidir. Altaik diller adlarını Orta Asya’daki Altay Dağları’ndan alırlar; fakat
günümüzde bu aileye giren dilleri konuşanlar Balkanlar’dan Kuzeydoğu Asya’ya kadar geniş bir
alana yayılmışlardır. En büyük alt-grubunu da Türk kökenli diller oluşturur; Türkiye’den başka bazı
Orta Asya Türk halk grupları da konuşmaktadırlar. Altaik dil ailesinin ikinci büyük grubu
Moğolistan’da ve Çin’in İç Moğolistan denilen bölgesinde konuşulan Moğolca’dır. Mandarin ya da
Han Çince’si Çin Halk Cumhuriyeti’nin resmi dilidir. Çince’nin (1 milyardan fazla insan konuşur)
sayısal egemenliğine rağmen, Sino-Tibet dil ailesi coğrafi bakımdan dünya çapında geniş bir yayılma
alanı göstermez. Bu dil ailesinin bölgesel dilleri, Çin diline benzer çevre koşullarında (Myanmar ve
Tayland’ın büyük akarsu vadileri gibi) gelişme imkânı bulmuşlardır. Japon, Kore ve Vietnam dilleri
bir dil ailesi meydana getirmezler; fakat her biri önemli miktarda insan tarafından konuşulur.
Hindistan Yarımadası’nın güney kısmında Dravidyen ailesinin dilleri konuşulmaktadır; ülkenin orta
kısımlarından itibaren en kuzeye kadar Hint-Avrupa dilleri konuşulur.
Asya aynı zamanda dünyadaki belli başlı dinlerin ve başka birçok küçük dinin doğduğu ve
beslendiği yerdir: Musevilik, Hıristiyanlık ve İslamiyet güneybatı Asya’da, Budizm ve Hinduizm
Hindistan’da ve Çin dinleri denilen Konfüsyüsçülük ve Taoculuk da Çin’de. Her ne kadar doğrudan
ve dolaylı etkisi büyük olmuşsa da Hıristiyanlık Asya’da çok küçük bir kesim tarafından (esas olarak
Filipinler ve Güney Kore’de) sürdürülmektedir.
2.3. ASYA’NIN BÖLGELERİ
Asya, dev büyüklüğü ve farklı karakteri yüzünden, çok kabaca beş büyük bölgeye ayrılmaktadır:
(1)Rusya Federasyonu, Orta Asya ve Kafkasları içine alan eski Sovyetler Birliği, şimdiki Bağımsız
Devletler Topluluğu Asyası olarak anılan bölge; (2)Çin, Tibet, Moğolistan, Kuzey ve Güney Kore ile
Japonya’yı içine alan  Doğu Asya; (3)Myanmar, Tayland, Kamboçya, Laos, Vietnam, Malezya,
Singapur, Endonezya, Brunei ve Filipinler’i içine alan Güneydoğu Asya; (4) Hindistan, Bangladeş,
Pakistan, Sri Lanka, Nepal ve Bhutan’ı içeren Güney Asya; (5)Afganistan ile daha önce Orta Doğu
olarak anılagelmiş –İran, Irak, Türkiye, Suriye, Lübnan, İsrail, Ürdün, Kuveyt, Suudi Arabistan ve
Arap yarımadasındaki diğer ülkeler- ülkeleri içine alan Güneybatı Asya.
2.3.1.Bağımsız Devletler Topluluğu Asyası
1917-1991 yılları arasında Sovyetler Birliği’nin hâkimiyetinde kalan ancak 1991’de bağımsızlıklarını
kazanmış olan ülkeler (Baltık  ülkeleri ve Gürcistan dışındakiler), 8 Aralık 1991’de Bağımsız
Devletler Topluluğu'nun oluşturulması anlaşmasını imzaladılar; daha sonra (1993’de) Gürcistan’da
topluluğa katıldı fakat 2009 yılında yeniden ayrıldı.Rusya Federasyonu 17.075.200 km
2
yüzölçümü ile dünyanın ve Bağımsız Devletler
Topluluğu’nun en büyük ülkesidir; dünyadaki kara kütlelerinin % 12’sini oluşturur. Bu dev
boyutlardaki ülke, küçük bir prenslikten (Sibirya’ya, Orta Asya çöllerine ve Arktik Okyanus
kıyılarına kadar uzanan) dev bir imparatorluğa dönüşmüştür. 1917 Devrimi ile birlikte Çarlık dönemi
kapanmış, Komünistlerin zaferi ile sonuçlanan ayaklanmanın ardından devletin adı da değişmiş ve
artık Sovyetler Birliği olarak anılmaya başlamıştır. Birlik onbeş ülkenin katılımı ile oluşmuş, Rusya
da bu oluşum içindeki devletlerden biri konumuna gelmiştir. Fakat Sovyetler Birliği, özellikle
1985’den 1991’e kadar olan devrede yaşanan zorlu süreçten (bu süreç uluslararası literatüre iki
Rusça kelimeyi  -perestroyka/yeniden yapılanma ve  glastnost/açıklık- kazandırmıştır) sonra, 1991
yılında parçalanmıştır.
Rusya Federasyonu’nda yerleşmeden dış politikaya kadar pek çok konuyu belirleyen temel
unsurlardan birisi çevre koşullarıdır. Ülke topografik bakımdan oldukça sade bir görünüme sahiptir
ve kabaca üç gruba ayrılabilir: (1)Düzlük alanlar ve ovalar; alçak tepeleri de içine alan bu alanlar
Doğu Avrupa Ovası, Merkezi Rusya Ovası ve Batı Sibirya Ovası olmak üzere üç tanedir. (2)Platolar;
başlıcalarını ülkenin kuzeyindeki Fenno-İskandinav Platosu, Onega Gölü’nden Ukrayna tepelerine
kadar uzanan Merkezi Rusya Platosu, Yenisey ve Lena nehirleri arasında yer alan Orta Sibirya
Platosu ve Baykal Gölü’nün güneydoğusunda yer alan Vitim Platosu oluşturur. (3)Dağlık Alanlar;
Urallar, Kafkas, Altay-Sayan, Doğu ve Batı Sayan, Stanovoy, Sikhota-Alin, Verhoyansk, Çerski,
Ohotsk-Çaun Dağları başlıcalarıdır. Dağ sıraları, ovaların karanın iç kısımlarına kadar uzandığı batı
yarısına oranla, ülkenin doğu yarısında daha yoğundur. Rusya’nın çevre koşulları ile ilgili olarak ilk
akla gelen özelliklerinden biri “soğuk iklimi”dir. Çok geniş bir ülke olmasına rağmen, Karadeniz
kıyıları ve uzak doğu bölgeleri dışında,  iklim koşulları her yerinde büyük benzerlik gösterir: uzun ve
şiddetli kışlar, kısa yetişme devresi, düşük ya da orta derecede yağış değerleri ve yaz ve kış
arasındaki belirgin fark. İklim koşullarının belirlenmesinde iki özellik dikkat çeker: ülkenin Kuzey
Kutbu’na yakın (topraklarının yarısından fazlası 60
0
kuzey enleminin kuzeyinde kalır) ve büyük
kısmının denizden uzak konumu. Ülkedeki en şiddetli soğuklar Kuzey Buz Denizi kıyılarında değil,
kış aylarında geniş kara kütlesinin denize oranla çok daha hızlı ısı kaybetmesi nedeniyle, daha
güneyde ve kıta içinde görülmektedir. Yağışta ise büyük farklılıklar görülmektedir. En yüksek yağış
değerlerine (600-800 mm), Atlas Okyanusu’ndan doğuya doğru hareket eden nemli hava kütleleri
nedeniyle, Avrupa Rusyası’nın kuzeybatısında rastlanır. Ayrıca Kafkas Dağları’nın eteklerinde
Karadeniz’e komşu dar subtropikal kuşak ile Büyük Okyanus kıyıları da nemlidir. Rusya’daki toprak
tiplerinin başlıcalarını tundra toprakları (Kuzey Buz Denizi çevresinde), podzolik topraklar (konifer
ormanların bulunduğu alanlarda), çernozyomlar (otlu step formasyonunun bulunduğu alanlarda) ve kestane renkli topraklar (gerçek step alanlarında) oluşturur. Rusya su kaynakları açısından zengindir;
binlerce akarsuyun varlığı ülkeyi dünyanın en geniş su kaynaklarına sahip hale getirmiştir.
Akarsuların % 84’ü Urallar’ın doğusunda yer alırlar ve Kuzey Buz Denizi (başlıcaları Yenisey, Lena,
İrtiş-Ob, Peçora, kuzey Dvina, Kolima ve İndigirka’dır) ile Büyük Okyanus’a (başlıcaları Amur ve
ana kollu Ussuri’dir) dökülürler. Hazar Denizi’ne dökülen Volga (birçok coğrafyacıya göre Asya ile
Avrupa’yı birbirinden ayırır),  Azak Denizi’ne dökülen Don ile Rusya sınırından kuzeyde çıkarak
Beyza Rusya ve Ukrayna’ya ulaşan Dinyeper diğer önemli akarsulardır. Rusya, özellikle kuzey ve
kuzeybatı bölgeleri (özellikle Karelya kesimi) göller bakımından da zengindir. Bu bölgelerdeki
göllerin büyük çoğunluğu buzul gölleridir ve başlıcalarını Lagoda, Onega, Peipus, Beloye, Topozero,
Vyg ve İlmen oluşturur. Tektonik kökenli göllerin en büyükleri ise Baykal Gölü’dür. Ülkenin doğal
bitki örtüsünün dağılışı basit ve karakteristiktir. Ormanların kuzey sınırını sıcaklık, güney sınırını ise
yağış ve nem koşulları çizer. Tundra (Kuzey Buz Denizi kıyılarında 50-450 km’lik bir kuşak
boyunca ve Büyük Okyanus kıyısında oldukça dar bir alanda), konifer ormanları ya da tayga (batıda
Finlandiya sınırından Büyük Okyanus kıyılarına kadar uzanan kuşakta, Sibirya’da, güney Urallar ve
Kafkaslar üzerinde), karışık ve yayvan yapraklı ormanlar (daha çok Avrupa Rusyası’nda, Sibirya’nın
güney kıyısı boyunca ve Çin sınırının güneydoğusunda), ağaçlı stepler (Avrupa Rusyası’nın kurak
güney kısmında ve Batı Sibirya’da, Volga nehri boyunca) ve step formasyonu (Karadeniz’den ve
Kuzey Kafkaslar’dan Altay Dağları’nın doğusuna kadar)  geniş yayılış alanlarına sahiptirler.      
Rusya Federasyonu 143.4 milyonluk nüfusu ile  dünyanın en kalabalık ülkeleri arasındadır.
Nüfusun % 57’si Avrupa kesiminde (Urallar dahil), % 43’ü de Asya kesiminde yaşar. Bu eşitsiz
dağılışta doğal koşulların büyük etkisi vardır. Ülke dünyanın yerleşilmiş en soğuk alanlarından
birisini oluşturmaktadır. Toplam arazisinin 2/3’ünü oluşturan kuzeyde nüfusun 1/15’i yaşar. Buna
karşılık en önemli şehirler, sanayi ve tarım alanları yoğun nüfuslu Avrupa Rusyası’nda, güney
Sibirya’da ve uzak doğu bölgelerinde bulunmaktadır. Rusya çok uluslu bir ülkedir. En kalabalık
grubu % 85.3’lük bir orana sahip olan Slavlar (Ruslar, Ukraynalılar, Beyaz Ruslar) oluşturur. Slavlar
dışında (sayısız küçük grupla birlikte) üç büyük etnik grup bulunur: Altay grubu, Ural grubu ve
Kafkas grubu. Rusya’nın yerleşme kalıbı büyük ölçüde şehirlerden oluşur. Nüfusun olduğu gibi
şehirlerin de büyük kısmı Avrupa kesiminde toplanmıştır. Başkent Moskova, eski başkent
St.Petersburg, Novosibirsk, NijnıyNovgorod, Yekaterinburg, Volgograd, Omsk, Çelyabinsk, Ufa ve
Kazan 1 milyon ve üzerinde nüfusa sahip başlıca şehirlerdir.    
Kapladığı alan bakımından dünyanın en büyük ülkesi olan Rusya, çoğu ülkeye göre daha
yeknesak bir yapı göstermesine rağmen, coğrafi özelliklerini belirleyecek beş bölge ayırt
edilebilmektedir: (1)Çekirdek Rusya; Rusya’nın  ”kalbi” olarak nitelendirilir; ülkenin geniş nüfus kitleleri, lider şehirleri (Moskova, St.Petersburg), önemli sanayi alanları, yoğun ulaşım ağı ve tarım
bölgelerini içine alır. (2)Doğu Sınır; Büyük Sibirya kütlesinin güney kesimini oluşturur. Şiddetli,
keskin bir kara iklimi hüküm sürer. Bölge tüm tarihi boyunca Avrupa Rusyası’nın hammadde
ihtiyacını karşılamıştır. (3)Kuzey Sibirya; Geniş, soğuk, ıssız, sert koşulları olan bir bölgedir.  Büyük
bölümü boştur; yerleşmeler azdır. Az sayıdaki bu yerleşmeler (İgarka ve Norilsk gibi) Yenisey Nehri
boyunca uzanır. 1700’lü yılların başlarına kadar sürgün yeri olarak kullanılmıştır. (4)Uzakdoğu;
Rusya’nın merkezine en uzak bölgedir; ulaşım yalnızca Transsibirya demiryolu ve ona paralel tek bir
karayoluyla karşılanır; Rusya’nın Büyük Okyanus’a ve Asya-Pasifik bölgesine açılan tek çıkış
noktasıdır. (5)Kaliningrad; Baltık Denizi üzerinden Rusya’nın Atlas Okyanusu’na açılan ticaret ve
balıkçılık bölgesidir.
Orta Asya, Hazar Denizi’nin kuzeyinde ve doğusunda, geniş çöller ve kurak otlaklarla kaplı olan,
ancak doğu ve güneydoğu kenarlarında yüksek dağlarla sınırlanan bir bölgedir. Bu bölgede
günümüzde beş bağımsız devlet yer almaktadır: Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan ve
Türkmenistan.
Orta Asya’nın  fiziki  coğrafyası, büyük mekânsal farklılıklar göstermektedir. Genel olarak
bölgenin kuzeyinde ve batısında geniş yarı-kurak stepler ve çöller, doğu ve güneydoğusunda ise
dağlar yer alır. Bölgenin % 25’ini kaplayan dağların tümü “Tanrı Dağları” adıyla anılmaktadır;
kuzeyden güneye doğru Altay-Tarbagatay, Karlık-Kaz, Tiyen-Şan (Han Tanrı), Pamir-Alay, KopetHindikuş ve Kuenlun-Kaş-Altun sıradağlarından oluşurlar. Bölgenin kuzeyinde, Orta Asya ile Batı
Sibirya düzlüklerini birbirinden ayıran ve ortalama yükseltisi 200-450 m arasında değişen Kazakistan
Eşiği uzanır. Kazakistan’ın fazla yüksek olmayan dağ ve tepelerle bozkırların birbiri ardına uzandığı
kuzey bölgelerine Kazakistan Bozkırları ya da Kazak Adırlığı adı verilmektedir. Daha güneyde,
geniş Batı Türkistan Düzlükleri ya da Turan Ovası uzanır. Genellikle ortalama yükseltisi 25-35 m
arasında değişen az yüksek tepeler ve ovalardan oluşan Batı Türkistan Düzlükleri, orta kesiminde yer
alan Aral Gölü ve Amuderya nehrinin belirlediği bir hat ile ikiye ayrılmaktadır.  Hattın doğusunda
kalan bölüm hemen tümüyle Karakum Çölü ile kaplıyken, batıda kalan bölümde Üst-yurt Plâtosu ve
Kızılkum Çölü yer alır. Çöllerin kumulları dağlık alanlara doğru yerlerini dağ eteği ovalarına
bırakırlar. Bunların en önemlileri, aynı zamanda  bölgenin en önemli tarım ve yerleşme alanları da
olan, Fergana ve Zerefşan Ovaları’dır. Orta Asya yaklaşık 4 milyon km
2
’lik oldukça geniş bir alan
kaplamasına rağmen iklim bakımından pek fazla çeşitlilik göstermez; bölgenin daha çok kuzey
yarısını kaplayan geniş bozkırlarda hüküm süren (bozkır) ikliminin dışında, günlük ve mevsimlik
sıcaklık farklarının çok büyük olduğu kontinental çöl iklimi egemendir. Bölgenin iç havzalarını
kuşatan yüksek sıradağların okyanuslardan hareket eden nemli hava kütlelerinin iç kısımlara girmesine engel teşkil etmeleri ve yılın büyük bir kısmında hüküm süren antisiklonik rejim Orta
Asya’nın çöl rejimine girmesinde rol oynayan başlıca faktörlerdir. Bölgede yağışlar, güneyden
kuzeye doğru ve dağlık alanlarda nispeten artmakla birlikte, genelde düşüktür. Güneydeki havzalarda
25-100 mm kadar düşük olan yağış değerleri, Orta Asya’yı Kuzey Sibirya’dan ayıran bölgede 250-
500 mm arasında değişir. Bölgede sıcaklık değerleri de, yağış değerlerinde olduğu gibi, kuzeyden
güneye doğru değişmektedir. Kış mevsiminde Orta Asya’nın kuzeyinde (özellikle 42
0
kuzey
enlemine kadar) Sibirya soğukları hüküm sürerken, güney kısımlarda kış mevsimi ılık geçer. Yaz
mevsimi ise son derece sıcak ve kuraktır. Orta Asya tümüyle bir kapalı havzayı oluşturmaktadır;
yeryüzü şekilleri,  yağışların düşük, buna karşılık buharlaşmanın şiddetli olması nedeniyle bölge
akarsularının dışa akışları yoktur. Mevcut akarsular doğu-güneydoğudaki yüksek dağlardaki kar ve
buzullarla beslenirler. Bölgenin en önemli akarsuları Siriderya (Seyhun) ve Amuderya (Ceyhun), İli,
Zerafşan, Çu, Murhâb,Ticân, Sarısu, Turgan, Irgaz ve Uyıl’dır. Orta Asya’da, bazıları dünyanın en
büyükleri arasında yer alan çok sayıda göl bu akarsularla beslenmektedir. Bu göllerin başlıcaları Aral
Gölü, Balkaş  Gölü, Issık Gölü ve Lop Gölü ile dünyanın en büyük iç denizi olan Hazar
Gölü/Denizi’dir. Yalnızca bölgenin değil dünyanın da en önemli su kütlelerinden olan Aral Gölü,
ticari pamuk tarımı için çevredeki çölü sulamak üzere kendisine akan akarsuların (Amuderya ve
Siriderya’nın) yolunun değiştirilmesiyle kurumaya başlamıştır ve büyük bir çevre felâketine sahne
olmaktadır.
Orta Asya ülkelerinin günümüzde toplam nüfusları 55 milyon dolayındadır. Nüfusun en yoğun
olduğu yerleri, verimli alüvyal toprakları ve geniş sulama olanakları ile vahalar oluşturur. Vahaların
çekiciliğini arttıran ve yoğun nüfuslu olmalarına yol açan bir diğer neden de, geçmişteki önemli
ticaret yolları üzerinde olmalarıdır. Böylece, coğrafi konumlarının sağladığı bu olanakla, bütün
tarihleri boyunca Uzak Doğu ve Batı Dünyası arasındaki geçit noktalarını oluşturarak gelişmişlerdir.
Başlıca vahalar (Hokent, Semerkant, Buhara ve Fergana) Amuderya ve Siriderya nehirleri boyunca
sıralanmaktadırlar. Orta Asya’da vahalardan sonra nüfusun toplandığı diğer alanları, havzaları
çevreleyen dağların etekleri ile stepler oluşturur. Vahaların tarıma dayalı olan yerleşik hayatına
karşılık, bu alanlarda hayvancılığa dayanan göçebe bir hayat tarzı hüküm sürer.
Orta Asya’nın ekonomik yapısında tarım her zaman  önemli bir ekonomik faaliyet olmuştur.
Pamuk bölgenin başlıca tarımsal ürünüdür ve vahaların hemen tümünü kaplar. Pamuk tarımının en
önemli olduğu ve en geniş alan kapladığı ülke Özbekistan’dır. Vahalar dışında Orta Asya’nın büyük
kısmı tarımsal faaliyet için çok kurak olmakla birlikte, kara toprakların devamında ve orta iklim
kuşağı içinde yer alan Kazakistan’ın kuzey bölgeleri tahıl tarımı (daha çok Kuzey Kazakistan’da
buğday) için çok uygundur. Bölgede tütün (tamamına yakını Kazakistan’da), şeker pancarı(Kazakistan’da, özellikle Çu vadisinde), dut ağaçları, üzüm bağları, sebzeler ve ılıman iklime özgü
meyveler diğer önemli tarımsal ürünleri oluştururlar. Ayrıca meyve-sebze yetiştiriciliği de
gelenekseldir. Geleneksel önemini koruyan bir diğer ekonomik faaliyet de hayvancılıktır; büyük
ölçüde çiftlik hayvancılığına dönüşmekle birlikte göçebe çobanlar hayvanlarıyla hâlâ bir otlaktan
diğerine dolaşmaktadırlar.
Orta Asya, özellikle yeraltı zenginlikleri bakımından dünyanın önemli bölgeleri arasında yer alır.
Hazar Denizi’nin doğusunda kalan alan rezerv ve üretim bakımından önemli kömür yataklarına
(Kazakistan’da Karaganda, Lenger, Bay-Konur, Ber-ChogurAktuba ve Dağcık’da, Özbekistan’da
Fergana vadisindeki Gök-Yangak ve Angren’de) sahiptir. Bölgede önemli bakır (Kazaakistan’da
Cezkazgan, Balkaş, Kunrad, Leninogorsk ve Bozcagöl havzaları ile Özbekistan’daki Almalık
havzası), demir (Kustanay, Ayat, Sarbay, Kaçar, Atasu, Karsak, Privralsk ve Sokolovsk) ve kurşun
(Kazakistan’da Altay dağları yakınlarında) yataklarına da sahiptir. Bununla birlikte, son yıllarda
petrol ve doğal gaz çıkarımı giderek daha önemli olmaya başlamıştır. Hazar Denizi’ndeki büyük
petrol yatakları  ve Türkmenistan’ın doğal gaz rezervleri bölgenin yakın geleceğinde önemli
olacaktır. Fakat Orta Asya ülkeleri, dünya ekonomisi ile bağlantı kurabilecekleri (boruhatlarını da
içeren) ulaşım ağlarına şiddetle ihtiyaç duymaktadırlar.
Kafkaslar genel olarak, Eski Sovyetler Birliği’nin uzak güneybatı köşesinde Karadeniz ile Hazar
Denizi arasındaki geniş bölgeye verilen isimdir. ”Kafkasya” adı da verilen bu bölge, çok geniş bir
coğrafi bölge olmamasına rağmen, dünyadaki en kompleks beşeri ve fiziki kuşaklardan birisini
oluşturmaktadır. Genel olarak birbirine paralel uzanan sıradağlardan oluşan bu bölge üç bölüme
ayrılarak incelenebilir: (1)Kuzeydeki Bozkır Bölgesi ya da Kafkasönü; Büyük Kafkas Dağları’nın
kuzeyinde kalan geniş bozkırları kapsamaktadır. Önemli bir  tarım potansiyeline sahipti ve tahıl
tarımı yapılan alanlar geniş yer kaplar. (2)Büyük Kafkas Dağları; genelde kuzeybatı-güneydoğu
doğrultusunda yaklaşık 1.200 km.’lik bir kuşak halinde uzanan bu büyük sıradağlar, yükseklikleri
birçok yerde 5.000 m.’nin üzerinde olan çeşitli sıradağlardan oluşmaktadır (en yüksek zirve 5.642
m’ye ulaşan Elbruz Dağı’dır). (3)Trans-Kafkasya; Kafkasların güneyinde yer alır. Bu bölgenin
Volkanik Ermeni Plâtosu kaplar; Büyük Kafkas Sıradağları ve Ermeni Plâtosu arasında da, bölge
nüfusunun büyük çoğunluğunun yaşadığı subtropikal vadiler ve kıyı ovaları uzanır. Arazi TransKafkasya depresyonunun ötesinde tekrar yükselerek Türkiye ve İran’a bitişik engebeli bir bölgeyi ya
da Küçük Kafkaslar’ı oluşturur.
Bölgede iklim koşulları, tümüyle yüzey şekillerine bağlı olarak değişiklik göstermektedir.
Kafkaslar’ın büyük kısmını kaplayan dağlık ve engebeli alanlarda oldukça sert bir karasal iklim
hüküm sürer. Büyük Kafkas Dağları, aynı zamanda,  kuzeyden gelen kutbi hava kütlelerini de engeller. Böylece, Karadeniz’in etkileri dağlar arasında kalan oluklar boyunca bölgenin iç
kesimlerine kolaylıkla sokulabilmektedir. Yüksek Kafkas Sıradağları’nın güneyi, Gürcistan’ın
vadileri ve alçak kıyı ovalarında nemli tropikal iklim hüküm sürer. Bu kesimlerde yumuşak kışlar ve
sıcak yazlar, eski Sovyetler Birliği’nde hiçbir bölgede bulunmayan yüksek yağış (1.250-2.500 mm.)
ile birleşir. Bu nedenle, bölgenin batısında Karadeniz’i sınırlayan alçak alan, sadece sınırları içinde
kaldığı Gürcistan’ın değil tüm Kafkasya’nın en yoğun nüfuslu kısmıdır.
Kafkaslar günümüzde idari açıdan 3 bağımsız cumhuriyet -Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistanve sayıları 10’u bulan “Özerk Cumhuriyet” ya da  “Özerk Yönetim Birimi”ne bölünmüş olan,
yaklaşık 23 milyon nüfuslu bir bölgedir. Kafkaslar’ın beşeri coğrafyasının en önemli özelliği,
nüfusun hem etnik kökenleri ve kültürel gelenekleri hem de diller ve dinler açısından dünyanın en
karmaşık bölgesi olmasıdır. Bölgenin nüfusunu etnik kökenleri açısından üç ana grupta incelemek
mümkündür: (1)Kafkasya’nın Yerli Halkları ya da Kafkas Kavimleri: Gürcüler, Çerkezler
(Abhazalar dahil), Lazlar, Kabartaylar, Çeçenler, İnguşlar, Batlar, Avarlar, Dovgiler, Lezgiler ve
Laklar’dır. (2)Hint-Avrupa Kavimleri: Svanları, Ukraynalıları, Rusları ve Osetleri kapsar. (3)Türk
Kökenliler: Azeriler ile Kıpçak Türkleri olarak bilinen Kumuklar, Nogaylar, Karaçaylar, Balkarlar ve
Kafkasya Türkmenleri bölgenin Türk kökenli nüfusunu oluştururlar. Bölge diller ve dinler açısından
da büyük bir çeşitlilik sunar:
Bölgenin değişik yerlerinde, birkaç yüz kişinin konuştuğu dillerden sayıları milyonları bulan büyük ulusal
toplulukların konuştuğu dillere kadar çok çeşitli diller konuşulmaktadır. Bu çeşitlilik çok eski çağlara kadar
uzanmaktadır. Plinius, Romalıların bölgede işlerini ancak seksen çevirmenle yürütebildiğini belirtiyordu.
Arap coğrafyacılar ise bölgeye Cebel’ül-Elsine (Diller Dağı) adını vermişlerdi. Yine, Evliya Çelebi de
Seyahatnamesi’nin 7.cildinde Kafkas Dağları hakkında verdiği ilginç bilgiler arasında özellikle bu konuyu
vurgulamıştı: “... Berzi kavmi bu yüksek dağın eteklerinde oturduklarından Acem tarihçileri bu büyük dağa
Berzi Dağı (Kuh-El Berz ya da Elbruz Dağı) derler. Arap dilinde ise, dağların babası anlamında Ebu’lCibal’dir...Berz Dağı’nın etrafında onbir adet ülke sahibi padişahlar oturur. Kendilerine mahsus yetmiş
çeşit lehçeleriyle konuşurlar. Değişik lisanlı insanlardır. Birbirlerinin kelime ve tabirlerini tercümanlar
vasıtasıyla güçlükle anlarlar.” Azerbaycanlılar Müslümandır. Gürcüler, Ortodoks kilisesine mensupturlar.
Ermeni kilisesi (Gregoryen Kilisesi) çok eski ve bağımsız bir Hıristiyan topluluğudur. Bu başlıca
geleneksek dinler yanında, çok sayıda dinsel azınlık da vardır.
Kafkaslar’ın ekonomik yapısında tarım önemli bir yere sahiptir. Belirli bölgelerde sıcak iklim
ürünlerinin yetiştirildiği ticari tarım faaliyetleri yapılır; özellikle Gürcistan eski Sovyetler Birliği’nde
üretilen turunçgil ve çayın % 90’ından fazlasının karşılar. Arpa, buğday, darı ve mısır gibi tahıllar
diğer başlıca ürünleri oluştururlar. Kafkaslar, maden kaynakları bakımından oldukça önemli bir
ekonomik potansiyele sahiptir. Petrol ve doğal gaz bölgenin en değerli doğal kaynaklarıdır.
Kafkaslardaki en önemli petrol yatakları, başlıca iki alanda toplanmıştır: Birincisi, Azerbaycan’ın
başkenti Bakü çevresinde Hazar Denizi’nin altında ve kıyı boyunca;  ikincisi de Çeçenistan’da
Grozni’de dağların kuzeyinde. Petrol kaynaklarının geliştirilmesine, üretimin arttırılmasına ve dünya
pazarlarına taşınmasına yönelik projelerin uygulanmasıyla, Kafkaslar’ın dünyanın can alıcı bölgelerinden biri olması mümkündür. Ancak, özellikle petrolün taşınması ile ilgili sorunlar giderek
büyümektedir. Diğer yandan, Hazar Denizi, özellikle dünya havyar (mersin balığı yumurtası)
üretiminin % 90’ından fazlasını karşılayan mersin balığı yatakları ile, önemli bir balıkçılık alanıdır.
Sanayi faaliyetleri ise yalnızca küçük ölçekte değişik imalât sanayileri ile sınırlıdır. Sanayi
tesislerinin tamamına yakını başkentlerde ya da hemen yakınlarında yer alır; Azerbaycan’da Bakü,
Gürcistan’da Tiflis ve Ermenistan’da Erivan.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder