16 Mayıs 2012 Çarşamba
Doç.Dr. Ayşe Nur TİMOR
İÜ, Edebiyat Fakültesi
Coğrafya Bölümü
BÖLGESEL COĞRAFYAYA GİRİŞ, e-Ders
7.Hafta e-Ders Kitap Bölümü
7. HAFTA
ÖZET: Avrupa’nın bölgelerinden ilkini (Batı Avrupa) altıncı derste görmüştük. Bu derste
Avrupa’nın diğer dört bölgesi (Britanya Adaları, Kuzey Avrupa, Akdeniz Avrupası ve Doğu
Avrupa) ele alınacaktır. Dersi Powerpoint sunularla birlikte izlemekte yarar var.
BÖLÜM 3. AVRUPA (devam)
3.3.2.Britanya Adaları: Birleşik Krallık (İngiltere) ve İrlanda
Avrupa anakarasının kuzey ve kuzeybatısına doğru ve ondan Kuzey Denizi ve Manş Denizi’yle
ayrılmış olarak çok sayıda adadan (toplam yüzölçümleri 244.755 km
2
)oluşan bir grup yer alır:
Britanya ya da İngiliz Adaları. Aslında Britanya Adaları deyimi hava tahminleri dışında
günümüzde ender olarak kullanılan bir deyimdir. Nedeni de artık tek bir üniter devlet halinde
olmamalarıdır: 1921’de İrlanda Adası’nın büyük kısmı IrishFreeState’i oluşturmak üzere
ayrılmıştı; 1949’da da İrlanda Cumhuriyeti haline geldi. İrlanda Adası’nın kuzeyinde kalan, tarihi
Ulster kesiminin 6 county’si (ilçesi) Birleşik Krallığın bir kısmı halinde kaldı. Birleşik Krallık
olarak anılan ülke İngiltere, İskoçya, Galler, Kuzey İrlanda ve bunlarla birlikte Channel Islands
ve Man Adası’ndan oluşmakla birlikte, genelde daha kısa bir ad gibi gelen “İngiltere” olarak
anılmaya devam edilmektedir.
Britanya Adaları Ekvator’dan bu kadar uzak herhangi bir ülkeye göre çok daha uygun iklim
koşulları sergilerler. Bunun nedeni, Gulfstream’den doğan sıcak su ve bununla bağlantılı olarak
da sıcak hava akıntısının kuzeye doğru hareketidir. Kışın Doğu Avrupa üzerinde büyük bir ağır
ve soğuk hava kütlesi yer alır ve İngiltere’nin havası dışarı doğru esen soğuk rüzgârlardan etkilenir; doğu İngiltere batıya göre ortalama olarak daha soğuk ve daha kurak olma
eğilimindedir. Adaların kışın en sıcak kesimi güneybatı İngiltere’dir. Yazın güney İngiltere
Akdeniz ve Azorlar üzerindeki yüksek basınç sisteminin etkisi altına girer ve uzun dönemler
güzel hava koşulları yaşar. Britanya Adaları’nın her yanı tarım yapmaya yetecek ölçüde yağış
alır; bununla birlikte düzlüklerde, alçak kesimlerde sulamaya da gidilir.
Britanya Adaları dünyanın en yoğun nüfuslu ve en şehirlileşmiş kısımları arasındadır ama
coğrafi kalıplar son derece değişkendir. Avrupa Birliği’ndeki en yoğun nüfuslu üçüncü ülke olan
Birleşik Krallık ile en az yoğun nüfuslu ülke olan İrlanda Cumhuriyeti arasında belirgin zıtlıklar
vardır. Fakat Birleşik Krallık içinde de, dağlık-düzlük, yüksek yerler-alçak yerler ve sanayinin
geçmişiyle bağlantılı yerler arasında çok değişkenlik görülür; örneğin, Londra artık nerdeyse
tıkanmışken, İskoçya’nın dağları bomboştur.
Geçmişte “üzerinde güneş batmayan imparatorluk” unvanını taşıyan Birleşik Krallık, daha 19.
yüzyıl ortalarından beri şehirlileşmiş bir ülke olarak anılmıştır. 1990’ların ortalarında da nüfusun
%90’ı şehirlerde yaşar duruma gelmişti. Ancak nüfusun dağılışı düzensizdir; hatta düzensiz
dağılışı arttıran eğilimler de söz konusudur: (1)20. yüzyılın bir olgusu kabul edilen “güneye
yönelme”, Londra’nın varlığının ve güney ve doğu kesimlerin zengin tarımsal alanlarının da
önemli etkisiyle, kuzeyden güneye doğru olan nüfus hareketini kapsamıştır. (2)“şehirden kıra”
doğru yer değiştirmedir; yani büyük şehirlerin tersine küçük şehirler, kasabalar ve kırsal alanlara
yönelmedir. (3) Londra, Birmingham, Manchester, Leeds, Liverpool ve Newcastle gibi büyük
şehirlerin içindeki çekirdek alanlardan banliyölere ve şehir kenarlarına doğru kaçıştır.
Birleşik Krallık Batı Avrupa’nın önde gelen ticari güç ve finans merkezlerinden birisidir.
Tarım yoğun ve entansiftir, son derece makineleşmiştir, faal nüfusun % 1.5 kadarıyla gıda
ihtiyacının % 60’ını karşılamaktadır. Birleşik Krallık geniş maden kömürü, doğal gaz ve petrol
yataklarına sahiptir. Sanayinin gerek istihdamdaki payı (% 19.1) ve gerekse milli gelirdeki payı
(% 26.4) gittikçe azalırken, hizmetlerin (özellikle de bankacılık, sigorta ve piyasa
hizmetlerinin)payı (% 72.6) giderek artmaktadır.
Britanya Adaları’nın bölgesel ayırımı genellikle şu şekilde yapılmaktadır:
(1)İngiltere; İngiltere de kendi içinde üç bölgeye ayrılmaktadır. Güney İngiltere, Midlands ve
Kuzey İngiltere. Güney İngiltere içindeki “güneydoğu” olarak anılan kesim, ekonomik ve siyasal
anlamda ülkeye egemendir. En zengin bölgedir; ülkenin başkenti ve mali merkezi olan Londra’nın bu bölge içinde yer alması nedeniyle hizmetler alanında en yüksek oranlarda istihdam
sağlamaktadır. Londra aynı zamanda ülkenin en önemli turizm merkezidir ve çeşitli rekreasyon
kolaylıkları, eğlence ve kültürel imkanlarıyla eşsiz bir şehirdir. Güney bölgesinde “Doğu Anglia”
olarak ayrılan kesim küçük ve alçak bir alandır; fakat Birleşik Krallık’ın nüfus ve ekonomik
faaliyetler bakımından en hızlı büyüyen bölgesidir. Tarımın gerçek bir “tarımsal sanayi” özelliği
kazandığı bir bölge halindedir. Burada yer alan Cambridge üniversite şehri de ileri teknoloji
sanayi faaliyetlerinin gelişmesinde rol oynamıştır. Büyük bir alan kaplayan ve “güneybatı” olarak
anılan kesimde ise, başta Bristol olmak üzere, önemli bazı şehirsel yerleşmeler yer alır. Bu
kesimde çevre koşullarının çok yüksek nitelikli olması (kıyının manzarası, iki ulusal parkın
varlığı) yaşamak için en çok tercih edilen yerlerden birisi yapmıştır güneybatıyı (örneğin
Bournemouth ve Torbay sayfiyelerinde olduğu gibi). Midlands’in kimliği değişiktir. İngiltere’nin
ikinci büyük şehri Birmingham’ı ve Kara Ülke olarak tanınan kömür çıkarım alanlarını içine alan
“Batı Midlands” Britanya’nın sanayi (otomobil ve makine sanayileri egemen)merkezidir. “Doğu
Midlands” ise yakın yıllarda ekonomik bakımdan iyi bir performans göstermektedir. Bu kesimin
ayakkabı dahil, giyim eşyası imalatı bakımından önemi büyüktür. Kuzey İngiltere’nin büyük
kısmı hâlâ kırsal karakterdedir. Bununla birlikte, bölge her biri güçlü sanayileşmiş ve şehirleşmiş
çekirdeklere sahip olan alt bölgelere ayrılır. Bu alt bölgelerden “kuzeybatı” Britanya
anakarasındaki en küçük bölgelerden birisidir fakat nüfus bakımından güneydoğudan sonra ikinci
gelir. Bu yoğun şehirleşmiş alan Sanayi Devrimi’nin beşiği olmuştur; dünya çapında sanayi
faaliyetleri burada, Lancashire’ın kasaba ve köylerinde pamuklu dokumayla birlikte başlamıştır.
İngiltere’nin iki büyük metropoliten alanı -Liverpool ve Manchester- da bu bölgededir. “Kuzey”
bölgesinde Yorkshire, Humberside, Leeds, Bradford ve Sheffield gibi sanayi merkezleri önem
taşır ve burada yünlü dokuma sanayi daha ağır basmıştır. Bu alt bölgenin en büyük şehri olan
Leeds, hizmetlerde (turizm) ve mali sektörde gelişmeye başlamıştır.
(2)Galler; İskoçya ile birlikte Britanya’nın yüksek alanlarını temsil etmektedirler. Her ikisi
de, daha çok, dağlar ve ormanlar, bozulmamış kıyılar ve seyrek nüfuslarıyla geniş kırsal alanlar
halindedirler. İngiltere’nin bölgelerini ele alırken hiç birinin siyasal statüsünden ve kesin
olmayan kimliklerinden hemen hiç söz edilmezken, Galler’de (aynı zamanda İskoçya’da da)
durum çok farklıdır. Kelt kültür ve geleneğinin ısrarlı parçalarını koruyan Galler AngloSaksonlardan yüzyıllar önce farklılarını ortaya koymuşlardı. Gal dili (Welsh) özellikle kırsal batı ve kuzey Galler’de hâlâ korunmakta hatta bazı yerlerde birinci dil olmayı sürdürmektedir. Gal
ulusalcılığı da 1960’larda yeniden canlanmıştır.
Cardiff (başkent), Swansea, Newport, Birdgend, Wrexham, Pembroke ve Conwy önemli
şehirlerdir. Kırsal kesimler yakın yıllarda birçok kazanç ve kayıplar yaşamışlardır: AB’nin Ortak
Tarım Politikası’ndan gelen baskılar küçük koyunculuk ve mandıracılık işletmelerinin sayısının
esaslı bir şekilde azalmasına neden olmuş ve yüksek alanlarda nüfus kaybına yol açmıştır. Nüfus
kaybı ve göç eden yerel halkın yerini geçici olarak gelenlerin doldurması, daha erişilebilir
durumda fakat tarım bakımından daha çetin şartlara sahip Merkezi Yüksek Alanlar’da ve de
özellikle Snowdonia’da keskin bir şekilde hissedilen sorun halindedir. Ama Galler’in kır sakinleri
daha şehirli hale gelmiş, hükümetlerin teşvikleriyle desteklenen küçük pazar kasabalarında
(Newtown gibi) ya da kıyı kasabaları ve emekli merkezlerinde toplanmışlardır. Diğer yandan,
Birleşik Krallık’daki birçok bölge gibi Galler de kömür yataklarının tıkanmasından zarar
görmüştür. Bununla birlikte, 1990’larda,Britanya’ya yapılan doğrudan yabancı yatırımların
(özellikle büyük Japon şirketlerinin) % 20 kadarını kendisine çekmiştir.
(3)İskoçya; İskoçya Büyük Britanya adasının 1/3’ünü kaplar; toplam yüzölçümü 78.772
km²’dir. Anakara dışında İskoçya sayıları 790’ın üzerinde adadan oluşmaktadır. Bu adalar dört
büyük ana gruba ayrılırlar: Shetland, Orkney, İç Hebridler ve Dış Hebridler. İskoç anakarası ise
kendi içinde üç bölge ya da alan halinde görülebilir: (1)kuzeyde Yüksek Alanlar (Highlands);
genelde dağlıktır ve Britanya Adalarındaki en yüksek dağlar buradadır (1.344 m ile en yüksek
zirve Ben Nevis gibi). Batı kıyı çok arızalıdır; koylar fiyort görünümü verirler. Highlands’deki
birçok yerin İskoç tarihi ve folkloruyla bağlantısı vardır. (2)Merkezi Kuşak (Central Belt);
Glasgow çevresini içine alan Batı Kıyısı ve başkent Edinburgh’u içine alan Doğu Kıyısı şeklinde
bölünmüştür. Bu bölge İskoçya’nın en şehirleşmiş ve sanayileşmiş kesimidir. (3)Güney Tepeleri;
İrlanda Denizi’nden Kuzey Denizi’ne kadar 200 km uzunlukta dağ ve tepelerden oluşan bir sıra
halindedir. İklim koşulları bakımından İskoçya’nın orta kuşak ve okyanus iklimlerine sahip
olduğunu ve hava durumunun değişken olduğunu söyleyebiliriz. Atlantik’ten gelen Gulfstream
etkisi çok hissedilir ve bu ülkeyi bulunduğu enlemin koşullarına göre çok daha sıcak yapar.
Bununla birlikte sıcaklıklar İngiltere’dekinden ya da Birleşik Krallık’nın diğer kesimlerinden
daha düşüktür. Yağışlar tüm İskoçya’da değişkendir. Batıdaki dağlar en nemli kesimlerdir; yıllık
yağış 3.000 mm’yi geçer. Alçak kesimlerde ise yıllık 800 mm dolayındadır. Başkent Edinburgh Avrupa’nın en büyük mali merkezlerinden birisidir; Glasgow ise önde
gelen bir deniz limanı ve büyük bir imalat merkezidir. Aberdeen (“Avrupa’nın Petrol Başkenti”
adıyla anılır ve Kuzey Denizi petrol faaliyetlerinin merkezini oluşturur), Dundee ve Falkirk diğer
önemli yerleşmelerdir.
İskoçya’nın ekonomisi Avrupa’nın geri kalan kısımlarıyla ve daha da geniş olarak Batı
Dünyası’yla sıkı bağlara sahiptir ve en çok da ihracat üzerinde yoğunlaşılmıştır. En büyük ihraç
ürünleri whiskey, elektrikli aletler ve finansal hizmetler şeklindedir. 1970’lerde Kuzey Denizi’nde
petrol bulunması ve 1980’lerde Glasgow ile Edinburgh arasındaki Silicon Glen diye anılan
koridorda bir ekonomik patlama yaşanması, İskoç ekonomisini dönüşüme uğratmıştır. Ülkenin
yalnızca ¼’ü ekili durumdadır (en çok tahıl ve sebze) ama koyunculuk bitkisel üretimin zor
olduğu tepelik arazide ve adalarda önem taşımaktadır.
(4)Kuzey İrlanda; Kuzey İrlanda coğrafyasının merkezini Britanya Adalarındaki en büyük
tatlı su gölü olan LoughNeagh gölü (392 km²) oluşturur. Tepelik kesimler oldukça fazladır;
bunlardan bazılarında altın da bulunur. Fakat tepelerin hiç birisi yüksek değildir, ancak 848 m’ye
varırlar. İrlanda’da geçmişteki volkanik faaliyetlerden kalan, ürkütücü geometrik şekiller
halindeki Devler Kaldırımı (Giant’sCauseway) dünya çapında bir doğal mirastır. Kuzey İrlanda
buzul döneminin büyük bir kısmında buzlarla kaplı olduğu için şimdi bunların izlerini bölgenin
büyük kısmında görmek mümkündür (özellikle Down’da). Kuzey ve Doğu Down’da akarsular
boyunca uzanan çok verimli tarımsal alanlar yer alır; tepelik kesimler ise otlatma amaçlı olarak
kullanılmaktadır. Lagan Nehri vadisine ise Belfast şehri egemendir. Belfast başkent olmasının
yanısıra yoğun bir şekilde şehirleşmiş ve sanayileşmiş olarak bir metropoliten alan halinde
uzanır. Londonderry ve Lisburn diğer önemli yerleşmelerdir.
İrlanda Avrupa’nın en genç bağımsız devletlerinden birisidir. İngiltere ile İrlanda arasında
1921’de imzalanan bir anlaşma ile İrlanda Bağımsız Devleti adıyla bağımsızlığını kazanmıştı;
fakat bunu İrlanda'nın bir bölümünün bağımsız, bir bölümünü de yeniden İngiltere'ye bağlı kılan
anlaşmayı destekleyenler ve karşı olanlar arasındaki iç savaş, sonuçsuz kalan sınır belirleme
görüşmeler ve Birleşik Krallık karşıtı bir takım ekonomik önlemler alınmasıyla geçen çalkantılı
yılların ardından 1949’da İrlanda Cumhuriyeti ilan edildi. Bu genç cumhuriyetin nüfusu 4
milyonun biraz üzerindedir (4.015.676). Nüfus azlığının temel nedeni dışarıya yönelik göçlerdir. İrlanda’nın orta kesiminde, doğuda Dublin’den batıda Galway’e kadar uzanan ve otlaklar ve
ormanlarla kaplı olan düzlükler uzanır; Büyük Allen bataklığı da bu kesimdedir. Düzlükler
yükseklikleri 900 m’yi nadiren aşan dağlarla kuşatılmıştır. Ülkenin 1/6’sı büyük kısmı Shannon
Nehri’nin batısında yer alan bataklıklarla kaplıdır. Shannon Nehri (385 km) Britanya Adaları’nın
en uzun akarsuyudur. İrlanda ılıman bir deniz iklimine sahiptir. Sıcaklıklar yüksek değildir ve
Atlas Okyanusu'ndan gelen nemli rüzgarlar ülkenin yıl boyunca yağış almasına neden olur..
Yağışlar nedeniyle ülke yılın önemli bir kısmında sis tabakasıyla kaplıdır.
İrlanda ekonomisinde tarım ve sanayi faaliyetlerinin payları birbirine yakındır. Bitkisel
üretimin temelini verimli topraklara sahip ovalarda yetiştirilen yulaf, patates, buğday, arpa ve
şekerpancarı oluşturur. Topraklarının yaklaşık 2/3’ü çayır ve meralardan oluştuğu için
hayvancılık (daha çok sığır, dağlık bölgelerde ve cılız otlaklarda da koyun yetiştiriciliği) çok
gelişmiştir. Ağır sanayi gelişmemiştir; imalat sanayinin büyük bölümü başkent Dublin’de ve
çevresinde toplanmıştır. Maden kaynakları sınırlıdır; sanayide kömür ve petrolden doğan enerji
açığını hidrolik santrallerle kapatmaya çalışmaktadır. İhracatının % 50’sinden fazlasını gıda
maddeleri, % 25’inden fazlasını da hayvansal ürünler (özellikle sığır eti ve canlı hayvan)
oluşturur.
3.3.3.Kuzey Avrupa
Kuzey Avrupa (ya da Norden/Nordik Avrupa) Danimarka, Norveç, İsveç, Finlandiya, Estonya ve
ada ülke İzlanda’yı içine alır. Soğuk iklimleri, fakir toprakları, engebeli stepleri ve sınırlı doğal
kaynakları ile (alçak rölyef ve verimli topraklarıyla daha elverişli koşullara sahip olan Danimarka
dışında) Kuzey Avrupa oldukça zorlu çevresel koşullara sahip bir bölgedir. Bu koşulların da
etkisiyle, Avrupa’nın diğer bölgeleriyle kıyaslandığında daha az nüfusa sahiptir.
Norveç, uzun Atlantik kıyısı ile, Norveç neredeyse tümüyle oluşur; bu dağlar arasında da
buzul vadileri yer alır. Ülkede tarıma elverişli topraklar Güneydoğu’da başkent Oslo’nun
çevresinde, güneybatıda Bergen’de ve batı kıyısında Trondheim yakınlarındaki sınırlı alanlarda
yer alırlar. Norveç, İskandinav yarımadasında doğal kaynaklar açısından en iyi ikinci ülke
olmasına rağmen, eksikliklerini denizden sağlamaktadır: dünyadaki en büyük balık
endüstrilerinden birisine sahiptir; balıkçılık filosu bütün okyanuslarda çalışmakta, özellikle kendi
karasularında oldukça yüksek miktarlarda balık üretimi yapmaktadır; deniz ticaret filosunun
toplam tonajı dünyadaki en büyükler arasındadır ve dünya deniz ticaretinden en büyük payı alan ülkelerden birisidir. Bu iki faaliyet 1970’lere kadar ülke ekonomisini ayakta tutmuş fakat bu
tarihten sonra parlak bir ekonomik geleceğin habercisi olan Kuzey Denizi’ndeki kendisine ait
petrol ve doğal gaz yataklarını işlemeye başlamış ve hayal edemediği kadar büyük bir gelire
sahip olmuştur.
İsveç İskandinav Yarımadası’nda, Norveç’in doğusunda yer alır. Ülkede iki önemli tarımsal
alan vardır. Bunlardan daha önemli olanı ülkenin güney ucunda, diğeri de güneybatısında
(başkent Stockholm’den Göteborg’a doğru iki yana açılarak uzanan alanda) yer alır. Burada
başlıca ekonomik faaliyet mandıracılık olmakla birlikte sanayi faaliyetleri oldukça yaygındır;
diğer bir ifadeyle tarım sanayinin gölgesinde kalmıştır. İsveç’te, bazı Avrupa ülkelerinden farklı
olarak, imalat faaliyetleri bir dizi küçük ve orta büyüklükteki kasabalarda dağınık bir yayılış
göstermektedir. Ayrıca, Danimarka ve Norveç’in aksine endüstrisini güçlendirmek için (demir,
bakır, kurşun, çinko, manganez, altın ve gümüş gibi)çeşitli kaynaklara sahiptir. İsveç mobilya,
paslanmaz çelik, otomobil, elektronik mallar ve cam eşya üretiminde söz sahibidir ve uzun
zamandır sanayileşen ülkelere ham ya da yarı işlenmiş mallar ihraç etmektedir.
Finlandiya’nın seçenekleri daha sınırlıdır. Ülkenin büyük bölümü o kadar soğuk ve glasyel
topraklar o kadar incedir ki, sürekli tarım yapılamamaktadır. Tarımsal faaliyet daha çok sıcak
olan güney ve güneybatı kıyıları boyunca yoğunlaşmıştır. Yeraltı kaynakları sınırlıdır fakat
Finliler sahip oldukları bu kaynakları sağlıklı bir ekonomi oluşturmak için iyi kullanmayı
bugünde sürdürmektedirler. Bunda her şeyden önce yetenekli ve üretken nüfusun büyük rolü
vardır. Ekonomi bir tekstil endüstrisi merkezi olan Tampere, gemi inşa ve çeşitli makinelerin
üretim merkezi olan Turku ve başkent Helsinki’deki sanayi faaliyetleriyle ayakta durmaktadır.
Finlandiya’nın her yerinde yaygın olan yoğun ormanlarından uzun zamandan beri kağıt hamuru,
kağıt, kereste, ağaç ve çeşitli tahta ürünleri üretilmekte ve bu ürünler ülkenin yıllık ihracatının
yarısından fazlasını oluşturmaktadır.
Danimarka Kuzey Avrupa’nın en küçük ülkesidir. Fakat 5.4 milyon nüfusuyla İsveç’in
ardından ikinci sırada yer almaktadır. Batı Avrupa ve İskandinavya arasındaki komşu adaları ve
Jutland Yarımadası’nı (Danimarka’nın kara bölgesini oluşturan yarımada) kapsar. Danimarka
nispeten ılık ve nemli bir iklime sahiptir. Verimli topraklar ve düzlük arazi, topraklarının
%75’inden fazla kısmında yoğun şekilde tarım yapılmasına olanak sağlar. İhraç ürünleri arasında
süt ürünleri, et, kümes hayvanları ve yumurta yer almaktadır. Başkent Kopenhag hem tüm bölgenin en büyük metropoliten alanıdır hem de malların toplandığı, depolandığı ve gemilerle
nakledildiği önemli bir limandır.
İzlanda Avrupa kıtasının uzak batısında, Arktik Çember’in tam güneyinde yer almaktadır.
İzlanda İskandinav yarımadasındaki iklim özelliklerine benzer özelliklere sahip olmasına rağmen
burada iklim daha serttir. Küçük boyutta bir ülkenin nüfusuna (263,000) sahip olan ülkede
nüfusun yaklaşık yarısı başkent Reykjavik’te yaşamaktadır. Bugünkü İzlanda nüfusunu Norveç
ve Danimarka’dan göç edenler oluşturduğu için İzlanda kuzey bölgesi ile etnik açıdan
benzerliklere sahiptir. İzlanda’nın ekonomisi neredeyse tamamen denize yönelmiştir. Ülkenin
yıllık ihracatının %80’den fazlasını balık üretimi oluşturmaktadır.
3.3.4.Akdeniz Avrupası (Güney Avrupa)
Akdeniz Avrupa’sı Yunanistan, İtalya, İspanya, Portekiz’i ve mini ada-devlet Malta’yı içine alır.
Bölge üç büyük yarımadaya sahiptir; İber, Yunan, İtalya yarımadaları. İspanya ve Portekiz İber
yarımadası üzerinde alır. Yunan yarımadası Avrupa’nın güneydoğu ucunda yer alır; güneydeki
İtalya yarımadasının güneyi Batı Avrupa’dan oldukça uzakken kuzey kısmı daha yakın ve sıkı
Yunanistan topraklarının 1/3’ü ekilip biçilmektedir. Ülke nüfusunda (10.7 milyon) kırsal
nüfus miktarı oldukça yüksektir. Yunanlı çiftçiler ülke içinde tüketilmeleri için buğday ve mısır,
ihracata yönelik olarak da tütün, pamuk ve tipik Akdeniz ürünleri olan zeytin, üzüm, turunçgiller
ve incir üretmektedirler. Her on Yunanlıdan altısı şehir ve kasabalarda yaşar; en büyük şehir
başkent Atina’dır (3.5 milyon). Atina sınırlı sanayi faaliyetleri yanında bir ticaret ve kültür
(özellikle eski Yunan tarihinin odak noktası olarak) merkezidir. Yunanistan sahip olduğu önemli
tarihi mirası ve doğal güzellikleriyle turizmden önemli gelir elde eden ülkelerden biridir. Ülkenin
diğer önemli gelir kaynağı sahip olduğu büyük deniz ticaret filosuyla yaptığı kargo
taşımacılığıdır.
İspanya ve Portekiz’in yer aldığı İber Yarımadası Yunan Yarımadası’ndan daha büyüktür ve
ham madde açısından daha şanslıdır. İspanya’da kırlar yoğun nüfuslanmıştır; ülke sanayi
faaliyetlerindeki ağır gelişmenin bedelini kırlar üzerindeki (hâlâ sürmekte olan) yoğun nüfus
baskısıyla ödemiştir. Özellikle kuzeydeki çiftlikler alışılmıştan küçük ve daha az verimlidirler.
Tarımsal faaliyet fakir topraklar üzerinde ve düşük verimle sürdürülmektedir. İspanya’nın
endüstriyel merkezi kuzeydoğuda Katalanya’nın metropolü Barselona’da (4.2 milyon nüfus) yer
almaktadır. Bir diğer endüstri bölgesi ise Bilbao şehrinin kuzeyindeki Bask bölgesidir; burada özellikle metal ve makine endüstrisi gelişmiştir. Diğer iki yoğun nüfuslu alan güneyde Andalusia
(Guadalquivir Nehri’nin Atlantik’e açıldığı yer) ve ülkenin merkezinde yer alan başkent Madrid
(4.5 milyon nüfus)’tir. Portekiz ise Atlantik kıyısında yer alır. Nüfusun büyük kısmı kıyıdaki
alçak alanlara yayılmışken az miktarda nüfus İber Platosu’nda yaşamaktadır. Lizbon (2.4 milyon
nüfus) ve Porto (1.1 milyon nüfus) ülkenin en önemli şehirsel merkezleridir.
İtalya’nın güneyi ile,Sicilya ve Sardunya adalarında Akdenizli yaşam tarzı ve ekonomisi
egemendir. İtalya birçok açıdan birbirinden oldukça farklı iki bölgesiyle (kuzey ve güney) adeta
iki ülke gibidir. Kuzey Batı Avrupa yaşam tarzı ve Avrupa’nın merkezine yakınlık gibi
avantajlara sahipken, güney yüzyıllardır özellikle iş olanakları açısından durgun bir bölgedir.
Başkent Roma (3 milyon) bu birbirine zıt iki bölge arasında yer alır. 58.1 milyon nüfulu İtalya
Akdeniz Avrupası’nın en gelişmiş ülkesidir. Hem endüstriyel ve tarımsal üretimi hem yaşam
standardıyla Batı kültürüne katkı sağlamaktadır. Günümüzde İtalya’nın merkezi Roma’nın tarihi
bölgesinden, kuzeyde Po Havzası’nın merkezindeki Lombardy’e kaymaktadır. Po nehri ve
kollarının oluşturduğu Po ovası Apeninler ve Alpler arasında yer alır, Akdeniz Avrupası’nın en
büyük ovasıdır ve tarım için ideal koşullara sahiptir. Ovada tam olarak Akdeniz iklim özellikleri
egemen değildir; yağışlar tüm yıla dağılmıştır. Alpler ve Apeninlerden elde edilen hidroelektrik
ülkenin tek yerel enerji kaynağıdır. İtalya, Almanya’nın ardından Avrupa’nın en büyük çelik
üreticisidir. Metal endüstrisi, özellikle otomobil üretimi çok gelişmiştir. Turin en büyük otomobil
üretim, Cenova en büyük gemi yapım endüstrisinin merkezleridir.
Lombardy’nin merkezinde yer alan Milan, Kuzey İtalya’nın en önemli şehridir. Milan
yalnızca İtalya’nın finans, bankacılık ve hizmet endüstrisi merkezi değil aynı zamanda bütün
Akdeniz Avrupası’nın en önemli imalat (üretim) merkezidir. Hiçbir İtalyan şehri endüstriyel
çeşitlilik (tarımsal ekipmanlardan televizyon setlerine, ipekten ilaca ve porselenden ayakkabıya
kadar) açısından Milan ile rekabet edemez. Milan, ülke nüfusunun yalnızca % 8’ine sahip
olmasına rağmen, tüm ülke gelirinin % 30’unu karşılamaktadır. Bu durum Milan’ı tüm
Avrupa’nın en zengin şehirleri arasına sokmaktadır.
3.3.5. Doğu Avrupa
Doğu Avrupa (ya da bazılarına göre, Rusya’yı dışarıda bırakarak, Doğu Merkezi Avrupa)
Polonya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Macaristan, Romanya, Bulgaristan, Arnavutluk ve
Yugoslavya’nın arta kalan kısımlarından (Sırbistan-Karadağ, Slovenya, Hırvatistan, Bosna ve Makedonya) oluşur; bu 12 ülkeye aslında Sovyetler Birliği’nden kalan, 1991’de bağımsızlıktan
sonra Doğu Avrupa’ya katılan beş cumhuriyet de eklenmektedir: Latviya (Letonya), Litvanya,
Belarus, Moldava ve Ukrayna.
Doğu Avrupa Avrupa’nın beş bölgesi içinde en karmaşık, en sıkıntılı ve en geçiş özellikleri
taşıyanıdır. Aslında zaten “Doğu Avrupa” adı yüzyıllardan (hatta bin yıldan) beri parçalanma,
istikrarsızlık ve kargaşa ile eş anlamlı anlaşılmıştır. Bölge fiziki coğrafya koşulları bakımından da
ilk bakışta dağlar ve ovalarla domino tahtasına benzer bir görüntü vermektedir. Merkezde ve
güneyde yer alan dağlar farklı yükseltilerde ve çeşitli arızalı tiplerdedirler. Kuzeyde ve merkezde
Tuna boyunca uzanan ovalar ise değişen derecelerde düzlükler, verimlilik, sıcaklık, nemliliktedir
ve tarımsal olarak Avrupa’nın bazı en iyi tarım alanlarından bazı en yoksul olanlarına kadar
farklılık gösterirler. Bölge fiziki coğrafya açısından bakıldığında dört alt bölgeye ayrılmaktadır:
(1)Kuzey Ovası; Polonya’nın büyük kısmını içine alarak güneyde Karpatlar ve Südetler ile
kuzeydeki Baltık Denizi arasında uzanır; (2)Merkezdeki Dağlık Kuşak; Karpat Dağları ve daha
batıda Çek sınırı boyunca uzanan daha alçak tepelerin oluşturduğu bir merkezi dağ kuşağıdır;
(3)Tuna Ovaları; Dağlarla sınırlanmış ve suları Tuna Nehri ve kolları tarafından akıtılan iki ana
düzlük ya da alçak alandan (Büyük Macar Ovası ve Romanya’daki Eflak ve Moldavya ovaları ile
Bulgaristan’ın kuzey kenarı) oluşur ve Avrupa’daki en verimli geniş tarım alanlarını içerir.
(4)Güneydeki Dağlık Kuşak; Balkan Yarımadası’nın büyük kısmını kaplar. Bulgaristan, eski
Yugoslavya’dan türeyen ülkeler ve Arnavutluk bölgenin dağlık kesimlerini oluşturan ülkelerdir
ama aralarda bazı yerlerde düzlükler de vardır.
Doğu (Merkezi) Avrupa’da bir başka bölge ayırımı da siyasal-coğrafi çerçeve içinde ülkelerin
farklı gruplarda toplanmaları şeklinde yapılabilmektedir:
(1)Baltık Denizi’ne Bakan Ülkeler: Doğu Avrupa kuzeyde Baltık Denizi’nden Karadeniz’e ve
güneyde Adriyatik’e, doğuda Rus sınırından batıda Alman sınırına kadar uzanmaktadır. Bu
ülkeler arasında Polonya, Litvanya, Latviya-Letonya ve Belarus (Beyaz Rusya) yer alır; her ne
kadar Belarus’un Baltık Denizi’ne kıyısı bulunmuyorsa da, söz konusu üç ülkeyi kuşatmakta ve
kıyıdaki Rus toprağı Kaliningrad ile de doğrudan bağlantısı bulunmaktadır.
(2)Adriyatik Denizi’ne Bakan Ülkeler: Bunlar eski Yugoslavya’dan çıkmış karmaşık ve
değişim halindeki ülke grubunu oluştururlar: Slovenya, Hırvatistan, Bosna, Sırbistan ve
Makedonya’dan oluşan bu grupta komşu ülke Arnavutluk da yer alır.(3)Karadeniz’e Bakan Ülkeler: Bu ülke grubu da Bulgaristan ve Romanya gibi eski Doğu
Avrupa ülkeleriyle Moldavya ve Ukrayna gibi Sovyetlerden ayrılan yeni cumhuriyetleri içine
alır. Moldavya aslında bir kara ülkesi iken iki Karadeniz ülkesi tarafından kuşatılmış durumdadır.
(4)Karaya Kilitli ya da Denize Kıyısı Olmayan Ülkeler: Eski Doğu Avrupa’nın merkezinde,
kalbinde yer alan ülkelerdir. Çek Cumhuriyeti, Slovakya ve Macaristan bu gruba girer. Çek
Cumhuriyeti bölgenin en batısında yer alan ve bölge ülkeleri arasında en Batılı olan ülkedir.
Macaristan Tuna Ovaları olarak anılan bölge içinde yer alır ve bu bölgenin çok büyük kısmını
kaplar.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder